AK Parti Sözcüsü Çelik, MYK toplantısının akabinde açıklamalarda bulundu: (2)

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Azerbaycan'a bağlı Karabağ'da Ermeniler tarafından yapılan sözde seçimin hiçbir meşruiyeti olmadığını bildirdi.

Çelik, Parti Genel Merkezi'nde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında yapılan AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından basın toplantısı düzenledi.

Hindistan'daki G20 Liderler Zirvesi'nin MYK'da görüşüldüğünü belirten Çelik, zirvede Türkiye'nin tahıl koridorunun hayata geçmesi için ortaya koyduğu çabaların takdir edildiğini söyledi.

Türkiye'nin de desteklediği Afrika Birliği'nin G20'ye üyelik talebinin kabulü ve Ukrayna savaşının son bulmasına ilişkin iradenin bildiriye girmesinin önemli olduğunu ifade eden Çelik, Türkiye'nin öncülük ettiği birçok konunun zirve bildirgesine girdiğine dikkati çekti.

Çelik, kutsal kitaplara yönelik saldırılara, demokratik ülkelerin bir tedbir geliştiremediğini belirterek, şöyle devam etti:

"Düşünce hürriyeti adı altında, din ve inanç hürriyetinin ayaklar altına alındığı, nefret suçlarının giderek yaygınlaştığı bir tablo ortaya çıkıyor. Buna karşı biz duruşumuzu net bir şekilde ortaya koyuyoruz ve demokratik bütün ülkeleri buna karşı tedbir almaya çağırıyoruz. Ama bu çerçevede G20 bildirgesinde kutsal kitaplara dönük saldırıların kınanmasının da önemli olduğunu düşünüyoruz."

Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın öncülük ettiği Sıfır Atık girişimlerinin bildirgede yer almasının önemini de vurguladı.

Uluslararası kuruluşların çağın gereklerine göre yeniden yapılandırılması gerektiğini ifade eden Çelik, "Cumhurbaşkanımız bunu 'Dünya beşten büyüktür' mottosuyla ifade ediyor. Bu mottonun ortaya koyduğu çağrının somut bir takım mekanizmalara dönüşmesi son derece kıymetli olacaktır. Çünkü artık dünya sistemini temsil eden kurumların temsil yetersizliği birçok olayda ayan beyan ortaya çıkmaktadır. Bu kurumların yeniden ve demokratik bir bakış açısıyla yapılandırılmasına büyük ihtiyaç vardır." diye konuştu.

"Vize serbestisi konusunda değişik modeller üzerinde çalışılıyor"

Çelik, seçimler sonrasında ortaya çıkan tabloyla Avrupa Birliği (AB)-Türkiye arasındaki ilişkilerin sıkılaşmaya başladığını, söylemlerin daha pozitif bir ortama döndüğünü ifade ederek, "Bu çerçevede vize serbestisi ve Gümrük Birliği'nin güncellenmesi meselesi öne çıkmaktadır. Vize serbestisi konusunda değişik modeller üzerinde çalışılıyor." dedi.

Çelik, 1996'dan beri yürürlükte bulunan ve bir bakıma Türkiye'nin AB'ye giriş mekanizmasının bir süreci olarak değerlendirilen Gümrük Birliği ile ilgili AB komisyonuyla varılan mutabakat kapsamında teknik çalışmaların 2014'te başladığını ve 2016'da da Gümrük Birliği'nin güncellenmesine dönük olarak Avrupa Komisyonunun müzakerelerin başlatılmasını talep ettiğini anımsattı.

Komisyonun 2016'da bunu söylemesinin arkasından siyasi saiklerle çok fazla bir ilerleme kaydedilemediğini belirten Çelik, "Gelinen noktada bu siyasi saiklerin geri plana bırakılarak çok daha yüksek bir ivmenin kaydedilebileceği bir ortam içerisindeyiz. Dünya bu kadar istikrarsızlaşırken, dünya üzerinde bu kadar çalkantılı ve kaotik gelişme olurken Türkiye-AB ilişkilerinin daha istikrarlı bir yapıya kavuşması ve ilerleyen somut sonuçlar alan, yol kat eden bir yapıya kavuşması kıymetli olacaktır." diye konuştu.

Deprem bölgesinde yapılan çalışmaların her zaman gündemlerinde olduğuna vurgu yapan Çelik, "Oradaki vatandaşları asla unutmuyoruz. Oradaki hayat normale dönünceye kadar hiçbir gevşemeye mahal vermeden, bütün bu çalışmalar sıkı bir şekilde sürdürülecek." dedi.

Ömer Çelik, 12 Eylül darbesinin 43. yılında olunduğunu anımsatarak, "Demokrasimizle, Cumhuriyetimizle ilgili hassasiyetimizi önümüzdeki dönemde sivil siyasetin üstünlüğüne dayalı bir şekilde daha güçlü bir şekilde koruyacağımızı, buna tehdit teşkil eden bütün unsurlarla mücadele edeceğimizi ifade etmek istiyorum." ifadesini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve partide görev yapanların doğrudan, darbecilerin kullandığı söylemlerle, sivil siyasete dönük zehirli bir dil kullanmaya çalıştıklarını söyleyen Çelik, "Bu hiç kimse için çıkar bir yol değil, çıkmaz bir sokak. En önemlisi de siyaset yapanların, kendi siyasi meşruiyetlerini zehirleyen böyle bir durum içerisinde asla bulunmaması gerekir." değerlendirmesinde bulundu.

Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu vesilesiyle New York'a ziyareti olacağını da anımsatarak, Türkiye'nin kilit rolünün burada da bir kere daha belirginleşeceğini bildirdi.

"(Karabağ'daki) Sözde seçimin hiçbir meşruiyeti yoktur"

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Çelik, "Azerbaycan'a bağlı Karabağ'daki sözde seçimlere ilişkin" soruya şu yanıtı verdi:

"Azerbaycan'ın reddettiği şekilde Türkiye Cumhuriyeti de aynı şekilde reddetmiştir. Gürcistan'ın da reddeden bir açıklaması vardı. Bugün ABD'den de benzer bir açıklama geldi. Bunların son derece kıymetli olduğunu ifade etmek isterim. Orada bir oldubittiyle hiçbir meşruiyeti olmayan bir seçim yapıp, kendi kendilerine cumhurbaşkanı seçiyorlar. Aslında şunun görülmesi gerekir, bütün bunlar aslında bir bakıma Ermenistan hükümetine karşı da yapılmış oluyor. Çünkü bunların, bu şekilde son zamanlarda bütün bölgenin güvenliğini sağlayacak şekilde bir mekanizma kurulması önerilmişti. Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Aliyev'le dayanışma içerisinde, buna bu saldırgan emellerinden vazgeçerse Ermenistan'ın da dahil olacağını söylemişti. Bu ne demek; bu, Ermenistan'ın artık bütün bu çatışmaların içinden daha meşru, daha barışçıl bir alana çekilmesi demek. Bu Ermenistan vatandaşları için de daha iyi bir geleceğin, daha refah dolu bir geleceğin kurulması demek, bu saldırganlıktan vazgeçtikleri takdirde. Ama bir yandan orada gerilimi atılacak şekilde sınıra silah yığılması bir yandan da bu korsan seçim diyebileceğimiz, sözde seçimin yapılmış olması aslında bütün yürüyen bu istikrar süreçlerine darbe vuran bir şey."

"(Karabağ'da) Ermeniler tarafından yapılan sözde seçimin hiçbir meşruiyeti yoktur. Bu korsan seçim ve o sınıra silah yağarak bu gerginliği yükseltmek, başkalarının işine belki yarayabilir ama Ermenistan'ın işine yaramayacağı açıktır." ifadelerini kullanan Çelik, bu yüzden Ermenistan'ın bu tip korsan girişimlerden ve o bölgede gerilimi artıracak yaklaşımlardan uzak durması gerektiğini belirtti ve Türkiye'nin de Karabağ Savaşı'nda olduğu gibi kardeş Azerbaycan'ı tümüyle desteklediğini söyledi.

"Herkesin sağduyulu davranmasında fayda vardır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, bölge barışının ayakta tutulmasına dönük bir irade ortaya koyduğunu belirten Çelik, "Paşinyan'a da zaten bu bölge barışıyla ilgili kanaatlerini herhangi bir şekilde yanlış bir tutum içine girilmemesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Herkesin sağduyulu davranmasında fayda vardır. Provokasyonlar bazı gruplar tarafından yapılabilir. Ama bu bölge halklarının yararına olacak bir sonuç değildir." değerlendirmesinde bulundu.

Çelik, bazı devletlerin, Azerbaycan'ın meşru tutumu karşısında gerginliği yükselten beyanlarda bulunduğunu anlatarak, "Herkesin bölge barışına odaklanan hukuk ve hakkaniyetten yana olan bir çizgiyi sürdürmesi bölgenin geleceği açısından kıymetli olacaktır." ifadelerini kullandı.

Tanrıkulu'nun Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik açıklamaları

CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik açıklamalarına hatırlatılan Çelik, şu değerlendirmede bulundu:

"CHP milletvekilinin teröre destek veren açıklamasının CHP'nin seçim döneminde terör örgütlerinin desteğini alan bir kampanya yürütmesinin bir neticesi olduğunu düşünüyorum. Çünkü bugün kuşkusuz şöyle olsaydı, eğer bir CHP milletvekili teröre destek veren bir açıklama yaptı onun karşılığında da CHP sözcüsü çıktı 'Bunu kabul etmiyoruz ve biz buna karşı, bunu yetkili kurullarımızla değerlendireceğiz' dediğinde bu kıymetli olabilirdi. Ama bunun bir evveliyatı var. Bu, ta seçim döneminden beri geliyor. Bu tekil bir olay değil. Yani bu tekil bir olaymış gibi sadece 'Bunu kabul etmiyoruz' demek yetmiyor. Seçim döneminde Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığına bütün terör örgütleri aleni destek verdi. Bu aleni destek karşısında hepimiz seçim meydanlarında bağırdık, 'Bakın terör örgütleri sizi desteklediklerini ifade ediyor, bu desteği reddedin, meşru siyasete gayrimeşru alandan yapılan bu müdahaleleri reddedin' diye. 14 Mayıs seçimlerine kadar Kılıçdaroğlu bunların hiçbirini reddetmedi.

CHP'nin terör karşısındaki kurumsal bağışıklık sistemi çökmüştür. Kurumsal açıdan bağışıklığını kaybetmiştir. Şimdi bu açıdan baktığınızda bağışıklık sistemi çökmüş bir şekilde siyaset yapmaya çalışıyorlar. Ama her seferinde tutuyor, gidiyor terör örgütleriyle yan yana düşüyorlar. Şunu düşünmeleri gerekir, niçin terör örgütleriyle yan yana düşme konusunda CHP bu kadar gündeme geliyor? Niçin terör örgütleriyle yan yana düşme konusunda CHP içinden birileri çıkıp açıkça bunu söyleyebiliyor? Türk Silahlı Kuvvetlerine dönük olarak birtakım kara propaganda odaklarının ürettiği hangi faaliyetler olduğunu biliyoruz. Bu faaliyetlerin arkasında da şu var; Türk Silahlı Kuvvetleri'nin terörle mücadelesinden duyulan rahatsızlık."

"Sorumlu olanlara gereken tedbirin uygulanmasını bekliyoruz"

Çelik, Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü ile KKTC güvenlik güçleri arasındaki gerilimin ardından bölgedeki durum ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın New York'taki temaslarında konunun gündeme gelip gelmeyeceğine ilişkin soruya da "BM Barış Gücü'nün şunu değerlendirmesi gerekiyor, orada meşru tek bir otorite yok. Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin esas alındığı faaliyet yürütürlerse büyük bir yanlış yaparlar." yanıtını verdi.

Şimdiye kadar yol faaliyetleriyle ilgili olarak Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin isteklerinin kabul edildiğini kaydeden Çelik, "KKTC'nin tamamen insani gerekçelerle ortaya koyduğu bu iznin herhangi bir şekilde engellenmesi kabul edilemez." diye konuştu.

Çelik, Türkiye'nin KKTC'nin arkasında olduğunu ifade ederek, "O arbedede yaralanan askerimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. BM bu konuda bir soruşturma yapacağını ifade etmiş. Bu soruşturmanın neticesinde sorumlu olanlara gereken tedbirin uygulanmasını beklediğimizi ifade etmek isterim." ifadelerini kullandı.

(Bitti)