Bahçesi küçük hikayesi büyük
Duygu Erdoğan - Küçük üreticiler, aileler, beyaz yakalılar, yeni yatırım alanı arayanlar... Tarımsal üretimde gittikçe büyüyen bir zincir var. Çiftçilerin çok zor koşullarda üretim mücadelesi verdiği bu dönemde üretime çeşitli yeni teknolojilerle katkı verenler, kendi yöntemlerini uygulayanlar, sürdürülebilir bir tarım için yeni mekanik sistemler geliştirenler dikkat çekiyor. Kimi zaman bahçesinde ufak bir alanda kendi hikayesini başlatan yeni nesil üreticiler, aslında tarımda yeni yollar da açıyor. Gıda tedarikinin garantiye alınmasının artık her zamankinden çok daha önemli olduğu böyle bir dönemde, bu açıdan her atılım kayda değer.
Bu zorlu süreçte küçük alandan büyük hikayeler üretenlerle başladığımız yazı dizimizde çiftçiler için modern makineler üretenleri, üniversite ve birlikleri, tarımda büyük yatırımlar yapan yeni nesil beyaz yakalıları sayfalarımıza taşıyacağız.
Alternatif yöntemler
Tarımsal üretimde yeni teknolojileri kullanmak sadece ilerleyen süreçte maliyet azaltıcı olarak algılanmamalı. Bu aynı zamanda dünyanın sınırlı kaynaklarıyla üretime geçilmesinin önemini gösteriyor. Bu açıdan bazıların ticarete dönen, bazıları ise henüz deneme aşamasında olan çeşitli yöntemler üretimin geleceği için çok anlamlı. Bu açıdan ilk durağımız Fatsa olacak. Bu kendi adıyla tanınan ilçede topraksız tarım konusunda yeni denemeler var. Ayrıca alternatif ürün piyasasının da çok yoğun olduğu ilçeden birkaç hikayeyi dinleyelim...
Yaşken satılmadı kurutunca yetmedi
Ürüne katma değer kazandıran uygulamalar son yıllarda artış gösteriyor. Örneğin domatesini satamayan salçasını yapıp hem ömrünü uzatıyor, hem de başka satış kanallarını kullanabiliyor. Manisa Alaşehir’de Dursun Uysal ve yeğeni Melek Yılmaz da bu açıdan farklı bir yöntem denedi. Şehirde ‘cennet hurması’ olarak bilinen Trabzon hurması bahçeleri artınca meyve artık satılmamaya ya da çok düşük fiyatlarla alıcı bulmaya başlıyor. Bunun üzerine üretici Dursun Uysal ve Melek Yılmaz ‘kurutma’ yöntemini deniyor. Uysal, ilk aşamada kurutmayı öğrenmek ve satılıp satılmayacağını görmek için denemeler yaptıklarını anlatırken, “Buna rağbet olduğunu görünce, geliştirmeye karar verdik. Önce 800 metrekare serada yaptık, iyi bir ticari çevremiz oluştu. İç piyasaya veriyoruz ama bizim sattığımız esnaflar aracılığıyla ihracata da gönderildi. Kendi ağaçlarımız dışında da meyve alıyoruz. Kurutma işini hızlandıracak makineleşmeye ya da soyum makinesine ihtiyacımız var ancak bu yatırımlar sonraki aşamalarda olabilir. Şu anda sadece kadınların el emeği ile işliyoruz” diyor.
Zeytinde yeni nesil üretim
Asırlık meyve zeytin, çok yeni bir lezzetle piyasaya kazandırıldı. Sürdürülebilir ve su verimini önemseyen üretim modeliyle dikkat çeken AnadOlive firmasının kurucusu Aysu Gürman, ‘toz zeytin’ ile tıpkı baharat gibi tüketilen zeytin ürününü hayata geçirdi. Gürman, 2015 yılında satın aldıkları 5 dönümlük zeytin bahçesinde ilk hasatları ardından, ürünlerinin yağa işlenmesi için gittikleri zeytinyağı fabrikasında karasuyun bertarafı aşamasında yaşanan ciddi sorunların kendilerini bir çözüm arayışına ittiğini söyledi. Gürman, “TÜBİTAK’ın verdiği tekno-girişim desteğini alan sayılı projelerden olan girişimimiz, 2018 yılında AnadOlive kimliğine kavuştu. Zeytin, yağıyla, salamurasıyla, ezmesiyle evlerimize gelirken, biz zeytin ve zeytinyağı proses yan ürünlerini sıfır atık felsefesiyle geri dönüştürerek ürettiğimiz ‘toz zeytin’ ile bu sektördeki yerimizi aldık” diyor. Bahçelerini her şeyiyle kullanabilecekleri bir sistem haline getirdiklerini anlatan Aysu Gürman, “Toz zeytin, baharat olarak kullanılıyor. 20 gramında 100 adet zeytin sunuyoruz. Zeytin çekirdeği ve yaprağından dönüştüreceğimiz sistemleri de kurmak istiyoruz. Ürün yelpazemizi geliştiriyoruz” diye konuşuyor.
‘Milli ekonominin temeli ziraattır’
Dizimizin başlangıç tarihinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü anma gününe denk gelmesi de ayrıca önemli. “Milli ekonominin temeli ziraattır” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün, sağlam tarım politikalarını oluşturmak için finanstan makineleşme yatırımlarına, çiftçinin kooperatifleşmesinden toprak sahibi olmasına kadar pek çok alanda ortaya koyduğu eserler bilinir. Bugün sizinle paylaşacağımız öykü ise Büyük Önder’in bu alandaki icraatlarından daha az bilineni... İzmir’in 9 Eylül 1922’deki kurtuluşunun hemen ardından aralık ayında bu şehirde ‘Mıntıka Ziraat Mektebi’ kurulur. Atatürk, bu okulla öyle övünmektedir ki Türkiye’yi ziyaret eden yabancı devlet adamlarına bu okulu gezdirmektedir. Girişte okulun amacı tek cümleyle özetlenmiştir: “Kimseye muhtaç olmaksızın kendi hayatını kendi kazanan, müstakil dimağlı, hür ve cüretli, yalnız vatana tapar gençler yetiştirmek.”
Bu okul, bugünkü Ege Üniversitesi’nin temelini teşkil eder. Tarımın yıldızının yeniden parladığı, öneminin geniş kitlelerce bir kez daha anlaşıldığı günümüzde Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin son iki yıldaki öğrencilerinin çoğunluğunu, beyaz yakalı ebeveynlerin çocukları oluşturmaktadır.
Yeni modelleri kullanıp atılım yaptı
İlçe genelindeki gelişmeleri aynı zamanda ziraat yüksek mühendisi olan Fatsa İlçe Tarım ve Orman Müdürü Vedat Aydoğan anlattı. Karadeniz’in engebeli ve parçalı toprak yapısına dikkat çeken Aydoğan, bu nedenle çiftçi gelirlerinin çeşitlendirilerek birim alandan daha yüksek getirili ürünlere ilginin giderek arttığını ifade etti. Aydoğan, “Kivi, Trabzon hurması, yaban mersini, salep, aronya, goji berry gibi meyveler yanında seracılık, mantarcılık, serbest sistem yumurta tavukçuluğu bu anlamda rağbet görüyor. Mutedil iklim şartları seracılık faaliyetlerine imkân vermekte olup, çeşitli sebze türlerinin üretimi yapılıyor. Örtü altı yetiştiriciliğinin topraksız tarım metoduyla yapılabilmesi, toprak yapısının kötü olduğu engebeli alanların değerlendirilmesine imkân tanıyor. İlçemizde, topraksız ortamda marul ve çilek yetiştiriciliği yapılıyor. Her ne kadar küçük alanlar olsa da örnek olması ve sürdürülebilir tarımsal faaliyetlerin tanıtılması adına büyük katkı sağlıyor” dedi.
Bu açıdan yeni girişimlerin tarım ekosistemine olan ilgiyi ve yeni işletmeler kurma adına teşvik edici olduğunu kaydeden Aydoğan, özellikle alternatif enerji kaynaklarının kullanılarak modern seracılık faaliyetlerinin topraklı/topraksız yaygınlaştırılması için Tarım ve Orman Bakanlığı teşvik ve hibe programları ile yeni yatırımcılara cazip fırsatlar sunulduğunu hatırlattı.
Topraksız üretim
Ordu’nun Fatsa ilçesinde iki örnek topraksız tarım sistemi var. İlki ziraat mühendisi Esra - Tolga Yıldız çiftinin yılın uzun dönemi üretim yaptıkları çilek serası. Bölgenin bu anlamda en büyük alanı olan bu serada yıllık 10 ton üretim hedefi var. Bu organik üretim, aynı zamanda topraksız tarım sistemiyle yüksek kalitede bir çilek üretimini sağlamış.
Bölgedeki diğer bir sera ise Abdullah Kabaoğlu’na ait. Topraksız tarım ile marul üretimi yapan Kabaoğlu, kendi araştırmalarıyla çözdüğü sistemi uyguladığını söylüyor. Kabaoğlu, “Artık kaliteyi de tutturdum. Öncelikli çabam bu idi. Bölgede pazarcılara, restoranlara veriyorum. Yaygınlaşması için bunu üreticilere önermek için de çalışıyorum. Topraksız, hiçbir kimyasal kullanılmadan yapılan bir üretim modeli. Yağmur suyu kullanıyorum, hiç toprağa değmeden evin çatısında depoluyorum. Az miktarda güvercin gübresi ilave ediyorum. İlerleyen yıllarda bu üretimimi geliştirmeye çalışacağım. Bizim gibi üretici bir ülkede özellikle gençlerin bu yeni modelleri öğrenmeleri ve uygulamalarını isterim, bu konuda bilgi desteği açısından katkı sunmaya da hazırım” diyor.
Yarın: Modern yöntemler, yerli ve organik üretimde yükseliş