Filmdeki Kilise Çekim Başlamadan Önce Kutsanmış! İşte The Nun (Dehşetin Gerçek Yüzü) Filminin Gerçek Hikâyesi

The Nun-Dehşetin Yüzü isimli filmin konusunu gerçek bir olaydan esinlendiğini biliyor muydunuz? Hem de öyle böyle bir olay değil! Paranormal hikâyelerin sınırlarını zorlayan ve mitolojide de gerçekten var olan şeytani bir varlıktan bahsediyoruz. Bunların bir manastırda yaşanıyor olması ise işi daha garip kılıyor. Filmin gerçek bir hikâyesi olduğunu bilmenin kâbuslarınıza gireceğini iddia ediyoruz. Geceleri ışık açık uyumaya ve koridorda son sürat koşarak yatağınıza girmeye hazırsanız başlayalım!

İliklerinize kadar korku duyacaksınız.

Filmden bahsetmeden önce, Ed ve Lorraine Warren çiftinden bahsetmek gerekiyor. Bu çift, paranormal olayların araştırmasını yaparak bu olayları çözüme kavuşturan çift olarak tanınıyor. Son derece ilginç olan olaylardan bazıları ise filmlere konu oldu. Bu olaylardan öyle filmler ortaya çıktı ki ürkütücü olmanın çok ötesinde... Zihinleri meşgul eden filmlerin hepsini gözlerinizi kapatarak izlemeye çalışıyorsunuz! Korku Seansı bunların içinde en bilinenlerden biri ancak öyle bir film var ki izlerken iliklerinize kadar korkuyu hissediyorsunuz!

Filmin konusu nereden geliyor dersiniz?

Korku Seansı serisinin Spin-off projesi olan The Nun-Dehşetin Yüzü filmi, Romanya'da bulunan bir manastırda 1952 yılında yaşanan paranormal olayları konu ediniyor. Ancak aslında hikâye, hem manastırın gerçekten ürkütücü olan tarihine hem Lorraine'e musallat olmuş siyah bir varlığa dayanıyor. Lorraine kendisine musallat olan bu varlığı yönetmene anlattığında, yönetmen tarafından kurgulanmış şeytani bir rahibe ortaya çıkıyor. Ayrıca, Warren ailesinin damadı tarafından anlatılana göre, Lorraine aslında bu varlığı rahibe olarak karşısında görmüş. Peki sizce bu varlık, yalnızca bir kurgu muydu yoksa gerçek miydi?

Buradan sonra okuyacaklarınız karşısında şok olacaksınız!

Valak olarak adlandırılan bu şeytani varlık, aslında rahibe görünüşünde değil. Bu varlıktan birtakım somut kaynaklar da söz ediliyor! Mitolojide böyle bir varlık var ve büyü kitaplarının çoğunda da ismi geçiyor. Korku Seansı filminin serisinde de birkaç sahnede rahibe kılığında karşımıza çıkartılıyor. Yani gerçeklik üzerinden kurgulanmaya başlanmış olan karakterin işaretleri önceden verilmiş!

Peki, nedir bu Valak?

Valak, cehennemin büyük başkanı olarak bilinen, son derece şeytani bir varlık. Bu varlık o kadar şeytani ki bütün kötü güçlere hakim olduğu söyleniyor. Tanımlaması bile bu denli ürkütücüyken yaşananların ne kadar korkunç olabileceğini siz hayal edin! Bazı büyü kitaplarında küçük erkek çocuğu görüntüsünde, melek kanatları olan ve çift başlı bir ejderhaya binen bir varlık olarak tasvir ediliyor. Bazılarında ise yılan olarak gösteriliyor. Yani, birçok şekle bürünebiliyor. Süleyman Peygamber’in kendine bağladığı cinlerden altmış ikincisi olarak biliniyor. O hâlde, The Nun-Dehşetin Yüzü filminde neden rahibe olarak tasvir edildi?

Film için özellikle Romanya seçildi çünkü...

Filmin çekildiği yer olan Romanya, zaten paranormal olayların yoğun olarak yaşandığı bir yer olarak biliniyor. Birçok kötü ruh içeren olayların oradan çıktığı söyleniyor. Tarih boyunca yaşanan kurt adam vakalarının ilklerinin bile orada yaşandığı bir söylenti. Orada bulunan Carta Manastırı ise The Nun filmine konu olan şeytani rahibe için biçilmiş bir kaftan! Çünkü bu manastır, tarihi açıdan da oldukça ürkütücü bir yer olarak görünüyor. Çünkü yıllar yıllar önce, içinde yaşanan olaylar, tarif edilemeyecek kadar korkutucu!

Bu manastır bir garip...

Carta Manastırı, çok eskiden, o zamanki topluma göre garip görünen insanların orada yaşaması için bırakıldığı yer. Yani, sözü edilen dönemde farklı göründükleri için dışlanan insanlar, manastıra kapatıyorlar. Bu insanların manastıra gelmesiyle yaşanan ürkütücü olayların ardı arkası kesilmiyor. Rahipler, açıklanamayan ölümlerin yanı sıra doğaüstü birçok olayın içerisinde kalıyorlar. Uzun bir zaman sonra bodrum katında bulunan ve o döneme göre oldukça uzun boylu olan insanların cesetleri, buradaki garipliklerden sadece biri!

Ürkütücü varlıklar, açıklanamayan ölümler...

Manastırda sürekli; açıklanamayan ölümler, kendi kendine oradan oraya atılan eşyalar, kime ait olduğu bilinmeyen mezarlar, garip silüetler beliriyor. Özellikle bahsedilen silüetlerden biri de bazı insanlara melek gibi beyaz görünen, bazı insanlara simsiyah görünen sıra dışı varlık. Yapıldığı günden beri açıklanamayan şeyler yaşanmasına rağmen neden rahipler ve rahibeler orada kalmaya devam ediyordu diye sorgulamadan duramıyoruz.

Yoksa lanetli mi?

Carta Manastırı, öyle ilginç olaylara şahit oluyor ki hâlâ bunlardan birçoğu açıklanabilmiş değil. Şeytani bir rahibenin manastıra musallat olduğu düşünülse de araştırmalar bu iddiaların doğruluğunu kanıtlamaya yetmiyor. Fakat olağandışı olaylar ve bir türlü açıklanamayan ölümler yaşanmaya devam ediyormuş. Buraya kadar olan hikâye, zaten gerçekte de yaşanan olayları içeriyordu. Filmi izlediğinizde ise aslında konunun çok da değiştirilmediğini anlayabiliyorsunuz.

Peki, film ne anlatıyor?

Film temelde, Romanya’daki bir manastırda yaşayan genç bir rahibenin intihar etmesi üzerinden kurgulanıyor. Geçmişinin etkisinden kurtulamayan Rahip Burke ve rahibe yemini etmeye hazırlanan İrene, olayı araştırmaları için Vatikan tarafından görevlendiriliyor. Filmde ikilinin manastıra gönderilmesi ve bunun sonucunda gelişen olaylar anlatılıyor. Filmin kahramanları çok geçmeden manastırın korkunç geçmişini keşfediyor. Fakat bu keşif, hayatlarını tehlikeye atacak türden! Çünkü işin içinde şeytani bir güç var. Belki de o manastıra İrene ve Burke'in gönderilişinin bir amacı vardı. Valak ile karşılaşması için onlar seçilmişti.

Set kutsanmış!

Film çekileceği zaman, bu manastırın tarihinde yaşadığı olaylardan o kadar etkilenilmiş ki çekimler başladığında set, Ortodoks bir papaz tarafından kutsanmış! Hikâyenin en ürkütücü kısmı işte bu gerçeklik...

Ürkütücülük 10/10

Yönetmen ve senarist, Lorraine'in gördüğünü söylediği bu varlığı bir karakter hâline getirip çekimleri paranormal olayların yaşandığı bir manastırda çekmeye karar verdiklerinde korku yaşayıp yaşamadıkları da büyük bir merak konusu! İzlerken bile gerim gerim gerildik, manastırın içinde olsaydık kim bilir ne olurdu?

Ya onlara da musallat olsaydı?

Madem Valak gerçek ve seti kutsayacak kadar bu gerçekliğe inanıyorlar, acaba Valak kadar korkunç bir varlık onlara musallat olsaydı ve bambaşka bir sıfatta karşılarına çıksaydı neler olurdu, diye düşünmeden edemiyor insan. Belki de çekimlerde Valak da ruhani olarak oradaydı, kim bilebilir!

Âdeta filmin içindesiniz!

Filmin çekildiği bölge, inanılmaz bir tarihi güzelliğe de sahip; bu yönüyle seyirciye âdeta bir görsel şölen sunuyor diyebiliriz. Ayrıca, filmde sahne çekimlerinden ötürü kendinizi filmin içinde hissediyorsunuz. Karakterlerle bütünleşip onlar yerine düşünmeye başlıyorsunuz. Bazen Rahibe İrene gibi bazen Rahip Burke gibi...

Manastırda yaşananlar Valak ile mi alakalı?

Valak; rahibe kılığında bir varlık olmasa da yönetmenin bize onu rahibe kılığında sunması, manastırda yaşanan bu gerçek olaylardan etkilendiğini gösteriyor. Belki de şekilden şekle giren bu şeytani varlık, bu sefer de rahibe kılığına mı girmişti? Belki de manastırda yaşananlar Valak ile alakalıydı. Bu bilinmez bir sır olarak kalıyor! Tek bildiğimiz gerçek şu: Bu film gerçek!

Korku serüveni daha bitmedi.

Manastır lanetli miydi değil miydi bilinmez ancak garip bir şeyler olduğu kesin! Ayrıca serüven henüz bitmedi. Filmin ikincisi geliyor! Normalde 25 Ağustos 2022 tarihinde yayınlanacak olan filmin vizyon tarihi 8 Eylül 2023 olarak değişmiş. Elbette bu ABD'deki vizyon tarihi. Türkiye'de ne zaman seyirciyle buluşacağı henüz belli değil. Film nasıl devam edecek, aynı konu üzerinden hangi noktaya değinecekler gibi soruların cevabı da henüz yok. Ama şu bir gerçek; The Nun 2 ile Valak geri dönüyor! Siz bu film hakkında ne düşünüyorsunuz?