İran Barış Zirvesi Davetini Reddetti: “Tehditle Görüşülmez”

İran, Gazze meselesini görüşmek üzere Mısır’da düzenlenecek “Şarm El-Şeyh Barış Zirvesi”ne üst düzey katılım davetini reddetti. Dışişleri Bakanlığı düzeyinde verilen teklifi kabul etmeyen İran, zirveye başkan olarak katılmanın uygun olmadığını açıkladı.


ZİRVEYE DAVET VE REDDİN GEREKÇESİ

Mısır yönetimi, zirveye İran Cumhurbaşkanı’nı davet etmişti. Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, bu davete olumsuz yanıt verildiğini bildirdi. Arakçi, “Hem Cumhurbaşkanımız hem de şahsım olarak, bizimle saldırgan uygulamalarda bulunan, bize yaptırım uygulamaya devam eden taraflarla görüşemeyiz” ifadelerini kullandı.

Bunun üzerine, İran’ın zirveye doğrudan katılımdan kaçınacağı kesinleşti. Yine de Dışişleri Bakanlığı düzeyinde farklı bir katılım seçeneğinin sunulduğu bildirildi, fakat bu teklif de henüz kabul edilmeyeceği anlaşılıyor.


TÜRKİYE’NİN ROLÜ VE ZİRVE KATILIMCI LİSTESİ

Zirveye davet edilen liderlerin arasında ABD Başkanı Donald Trump ve yaklaşık 20’ye yakın ülke lideri bulunuyor. Bu katılım, zirvenin hem bölgesel hem uluslararası boyutta dikkat çeken bir platform olacağını gösteriyor.

Türkiye’nin ise diplomatik çabaları, taraflar arasındaki diyalog kanallarını açık tutma yönünde yoğunlaşıyor. İran’ın çekincesine rağmen, Türkiye’nin arabuluculuk rolünü sürdürme isteği göze çarpıyor.


TEPKİLER VE POLİTİK MESAJ

İran’ın katılmama tercihi, birçok çevrede “barışın değil çatışmanın tercih edilmesi” olarak yorumlanıyor. Ayrıca bu tutum, İran’ın dış politikada tansiyonlu duruşunu sürdürme yönündeki kararlılığını da gösteriyor.

Bölgesel analizciler, İran’ın bu red kararını “ilkeli diplomasi” olarak nitelendirirken, diğer yandan katılım sağlamaması nedeniyle uluslararası paylaşım masasında geri kalabileceği uyarısında bulunuyor.


NE OLURSA SAĞLAM KALIR?

Zirve, Gazze’deki insanî krizin kontrol altına alınması, ateşkese geçilmesi ve bölgesel istikrarın yeniden tesis edilmesi açısından kritik önemde görülüyor.

İran’ın bu kararı, zirvenin sonuç bildirgesindeki taahhütleri zayıflatabilir. Ancak katılımcı ülkelerin ortak iradesi, alınacak kararların uygulanabilirliği açısından belirleyici olacak.