TÜRKİYE’NİN GÖSTERMİŞ OLDUĞU ARABULUCUK ÖNEMLİ BİR ROL OYNAMAKTADIR”
AKTİVİST GAZETECİ SEYHAN SOYLU MALTA BÜYÜKELÇİSİ THERESA CUTAJAR İLE YAPTIĞI RÖPORTAJIN DETAYLARI!
SEYHAN SOYLU: Herkese selamlar olsun, ben Seyhan Soylu. Bugün şuanda topraklarımız Malta ve Malta’nın Büyükelçisi; bu ne demek uluslararası ilişkilerde şu anda Türkiye’de Malta’yı temsil eden en önemli makamdayız ve o makam bu sefer lideri yani temsilcisi bir kadın ve Theresa hanımla müthiş bir sohbet yapacağız.
Büyükelçi bizi ağırladığınız için çok teşekkür ederim. Ben kendi evimde gibiyim bizi müthiş ağırlıyorsunuz.
THERESA CUTAJAR: Teşekkür ederim. Hoş geldiniz. Merhaba.
SEYHAN SOYLU: Harikasınız.
THERESA CUTAJAR: Son dört yıldır evim olan Malta Büyükelçiliği konutuna hoş geldiniz. Sizleri burada misafir etmekten son derece mutluyuz.
SEYHAN SOYLU: Devamlı surette 35 tane büyükelçi ile röportaj yaptım. Hepsi erkek. İlk defa böyle bir hanımefendiye gelince, yıllar önce de 15-20 yıl önce de çok büyükelçilerle röportajlar yaptım kadınlar da o zaman çoktu ama bu seride ilk defa bir kadınla sohbet ediyorum. Özellikle Malta çok keyifli olacak sohbet.
THERESA CUTAJAR: Evet ben de aynı şekilde tabi ki Türkiye’de görev yapan tek kadın büyükelçi ben değilim başka ülkelerden de kadın büyükelçilere sahip olan ülkeler de bulunmakta. Birlikte bizim küçük bir kulübümüz var, “Kadın Büyükelçiler Kulübü” diye bir arkadaş grubumuz var. Tabi ki erkeklerle de çok iyi geçiniyoruz. Ama bir kadın eli değmesi bir kadın dokunuşunun olması konulara bir kadın dokunuşunun getirilebilmesi için illaki o küçük grubumla istişare etme ihtiyacı hissediyorum. Haklısınız kesinlikle kadının dokunduğu her konu güzelleşiyor ve daha da derinleşiyor.
SEYHAN SOYLU: Zannediyorum Türkiye’de 14 büyükelçi var sizin gibi narin, nazik yani hanımefendi 14 büyükelçi burada görev alıyor. Kimler onlar biliyor musunuz? Arkadaşlarınızla aranız iyi mi? Hanımlar hanımları tutuyor mu?
Biraz önce nazara geldik. Sayın büyükelçi ile sohbetimizde hanımları konuşuyorduk, tabi beylerin nazarına geldik. Bu sebepten dolayı bardak kırıldı ve elim kesildi. Nasıl bir kan! Nasıl bir kan! Nasıl bir kan! Hatta bir espri yaptım sayın büyükelçiye artık dedim Malta’da kan akıttık topraklarınızda ben artık Malta vatandaşı olurum dedim. Ama hanımefendi benden daha fazla panikledi inanılmaz keyifli anlar yaşıyoruz. Hem muhabbeti hem de misafirperverliği ve o sıcaklığı unutulacak gibi değil. Dedi ki çok üzüldüm bizim yüzümüzden oldu. Hayır, hatıra kalsın dedim. 6 tane daha dikiş atılsa siz buna değersiniz.
THERESA CUTAJAR: Çok çok geçmiş olsun. Tabi ki bizim kendi konutumuzda olduğu için bizler kendimizi kötü hissettik. Haklısınız keşke bizde olmasaydı ama bu da unutulmaz bir hatıra olarak kalacak. Nazar dediniz; bizde pek nazara inanılmaz ama bizlerde de kötü şans inanışı vardır. Mesela evin içinde şemsiye açılması kötü şans getirir derler. Veya bir yerdeki derinin üzerinden yürünülmesi kötü şans getirir derler. Aynı inanışlar benzer inanışlar, bizler de tekrardan hem kendim hem de tüm Malta vatandaşları adına size geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
SEYHAN SOYLU: Çok teşekkür ederim. Sizde göze gelme yani nazar dediğimiz şey göze gelme. Hani böyle insanların başarıya odaklanıp o an başarıya kötü enerjiyi çekmek var mıdır?
THERESA CUTAJAR: Bizlerde de bu tür inançlar mevcut. Bizler nazara gelmeyi insanların nazara gelmesi noktasında hem fikiriz o inançtan bizde var. Ama bizde nazar boncuğu geleneği yok ve ben biraz önce siz kaza geçirince buradaki asistanlarıma da söyledim arkadaşlar bir yerlerden nazar boncuğu bulalım getirin de perdelerin bir tarafına asalım dedim. Bizde o kısım eksik. Bizde nazar kısmı var ama nazar boncuk kısmı yok. Ona da ben kendim inanırım o yüzden de arkadaşlarıma söyledim nazar boncuğu asalım dedim.
SEYHAN SOYLU: Büyükelçi Valetta’da büyük bir cadde var. Oradan 50 tane maske almıştım bir de Fatma Ananın El’i, Tunuslular satar ya da Faslılar satar. Şans getirsin diye maskeler satıyorlar. Böyle şeylere inanıyor musunuz?
THERESA CUTAJAR: Bizlerde de kendi ülkemizde ve şahsen de bu tür batıl inançlar yok ama an itibariyle yok. Ama belki yarın ben de inanmaya başlarım nazara. Ama bizim ülkemizde özellikle sizin de daha önce söylediğiniz gibi göze gelmekle ilgili, nazar çekmekle ilgili bizde de inançlar var. Çok başarılı olduğunuz zaman veya çok çekici olduğunuz zaman o yüzden vücutların üzerinde veya cüzdanlarında dini semboller taşır bizim ülkemizde insanlar. Ve onların bu nazarlara karşı geleceğini düşünür. Ama bu bir karma özellikle kötü karma dediğimiz bu kötü enerjinin eninde sonunda bunu gönderen kişiye bumerang gibi döneceğine inanırım. Ama ben gerçi bu kim kimin gözü değdi bunu bilmiyorum ama tabi ki o kişinin kendisinin de zarar görmesini istemem. Bir kişi zarar gördü daha fazla kişi zarar görsün istemem Allah’ından bulsun diyelim.
SEYHAN SOYLU: Biraz önce yarım kalmıştı. Siz büyükelçiler kendi aranızda bir Whatsapp grubu, kendi aranızda bir kulüp kurmuşsunuz. Acaba bu kendi aranızdaki bu arkadaşlık ilişkilerinde hani hanımlar birbirlerinde arada sırada toplanır, dedikodu yapar. Siyasi anlamda söylemiyorum ama bunları yani politika anlamında söylemiyorum. Evinizden hepiniz birer tane yemek götürüyor musunuz, rezidanslarınızda ağırlıyor musunuz? Hani böyle ilişkilerde siz devletin en üst makamlarında olan insanlarsınız, acaba burada da kadınlar kadınlığını unutmadan, işte şu arkadaşım İngiltere Büyükelçisi şunu getirsin öbürü bunu getirsin hep beraber sohbet edelim dediğiniz oluyor mu?
THERESA CUTAJAR: Bu toplantılarımızda, buluşmalarımızda kesinlikle sizlerin anlattığı tarzda ilerliyoruz biz de. Bu şekilde gerçekleştiriyoruz. Herkes kendi evinden getiriyor. Hatta geçtiğimiz hafta Finlandiya’daydık. Finlandiya’nın Türkiye ile diplomatik ilişkiler kurmasının 100. yılını kutladık kadın büyükelçiler grubumuz olarak ve orada da aynı şekilde herkes evinden bir şeyler getirmişti. Hatta yeni bir kadın büyükelçi atandı Türkiye’ye, ona “hoş geldin”e gittik ve kendisine Türkiye hakkında bilgiler verdik. Bu şekilde buluşuyoruz, aynı zamanda sizin de dediğiniz gibi Türkiye’deki kadınların gün yaptığı gibi bizlerde giderken yanımızda bir şeyler götürüyoruz mutlaka. Daha önce yeni Zelanda’ya gitmiştik oraya giderken bile hepimiz bir şeyler götürdü. Ama biz bunu önceden kararlaştırmıyoruz. İngilizce ’de güzel bir tabir var ‘’tencere şansı’’ diye, kim ne hazırlayacağını söylemeden rastgele kafasına göre hazırlayıp götürüyor. Ama bazen herkes tatlı getirmiş oluyor maalesef tuzlu olmuyor. Bazen herkes tuzlu getirmiş oluyor tatlı olmuyor masada ama o da hoş bir sürpriz olarak anı olarak kalıyor. İşte bu şekilde hiç kimse kimin ne hazırlayacağı bilmeden bu şekilde hazırlıyoruz.
SEYHAN SOYLU: Devletin en üst makamında da olsa bir kadın; kadın her zaman kadındır. Yani o değerleri yetirmiyor.
THERESA CUTAJAR: Kesinlikle bu konuda haklısınız. Özellikle ben bu buluşmaları yararlı ve değerli buluyorum. Çünkü kadınlarla bir araya geldiğimizde, yani kadın büyükelçilerle bir araya geldiğimizde o anda sıcak meselelere farklı bir bakış açısı da getirebiliyoruz. Ve diğer meslektaşlarımızla paylaştığımızda ortaya koyamadığımız farklılıklar da ortaya koyabiliyoruz. Hatta şu kadarını da söyleyeyim, kadın temsilcilerin arttırılması sadece en üst düzey diplomat seviyesinde demiyorum, orta düzeyde de karar alma mekanizmasında ülkelerin kendi yönetimlerindeki kadınların daha fazla söz almış olsaydı eğer günümüzde de devam etmekte olan savaşlar belki de çıkmadan engellenebilirdi. Veya en azından silahlar susturulabilirdi. Ve ben şu anda dünyanın her yerinde devam etmekte olan hem çatışmaların hem de savaşların büyük bir bölümünün kadınların yeteneklerince masada olmamasına bağlıyorum. Kadınlar masada daha fazla olsaydı bu kadar kan ve gözyaşı dökmelerine izin vermezlerdi diye düşünüyorum.
SEYHAN SOYLU: Bu yeni gelen büyükelçimiz Arnavutluk Büyükelçisi mi?
THERESA CUTAJAR: Arnavutluk Büyükelçisi zaten hatırladığım kadarıyla kendisi buraya atanmadan önce İstanbul Başkonsolosluğu’nda görev yapıyordu. Oradan buraya büyükelçi olarak atandı. Ama benim bahsettiğim Brunei Krallığı Büyükelçisiydi. Sanırım Türkiye’ye en son en yeni gelen kadın büyükelçi kendisi.
SEYHAN SOYLU: Şimdi biraz siyaset konuşmak istiyorum. Birinci soru şu olmalı Putin Avrupa’yı tehdit ediyor mu? Yoksa Rus halkının haklarını mı savunuyor?
THERESA CUTAJAR: Bu sorunuza cevap vermeden önce, Rusya’nın bu savaşı başlatırken iddia ettiği provoke edildiklerine ve kendi haklarının ihlal edildiklerine dair iddialara karşı çıkarak başlamak istiyorum. Aslında Ukrayna ile Rusya çok uzun yıllar birbirlerine saygı duyan ve birbirlerinin haklarına saygı duyan iki ülke olarak yaşayabilmişlerdir. O yüzden şu anda ne Ukrayna ne Malta ne de Avrupa’nın geneli biz hiçbir şekilde Putin’in Rusya’nın an itibariyle Ukrayna’ya yapmış olduğu bu işgalin hiçbir haklı sebebe dayanmadığını düşünüyoruz. Bu bağlamda elbette bu savaş en kısa sürede sonlandırılmalı iki ülke kesinlikle şartsız koşulsuz bir şekilde barış masasına oturmalı. Ve bunu yaparken de sadece şuanda fiili işgalin durdurulması ve savaşın sonlandırılması değil ve çok daha önce ilhak edilen ve Rusya tarafından işgal edilen kırımın iadesi dâhil olmak üzere Rusya bu şartları kesinlikle kabul ederek masaya oturmalı. Bu bağlamda Türkiye’nin göstermiş olduğu arabuluculuk son derece önemli rol oynamakta. Çünkü Türkiye her iki ülkeyle de dostane ilişkilere sahip, her iki ülkeyle de diyaloğu sürdürebilen nadir ülkelerden bir tanesidir. Bu yüzden barış müzakerelerin her noktasında Türkiye’nin aktif bir şekilde rol almaya devam etmesi bu barışın sağlanabilmesi ve tarafların çözüm masasına oturabilmesi açısından değerli olduğunu düşünüyorum.
SEYHAN SOYLU: Erdoğan, Putin ve Zelenski arasında iyi bir arabulucu mu?
THERESA CUTAJAR: Her şeyden önce şunu söylemekte yarar var. Erdoğan politik kişilik itibariyle ve duruşu itibariyle gerçekten hem Sayın Zelenski ile hem de Sayın Putin ile aynı masada oturabilecek ve aynı zamanda her ikisiyle de konuşabilen, onları anlayabilen ve kendisini anlatabilen bir insan. Bunu da özellikle Tahıl Koridoru Sözleşmesi’nin yapılması noktasında gördük. Bildiğiniz gibi Rusya Ukrayna tahılının dünyaya erişimini engellemek için elinden geleni yaptı. Daha sonra Sayın Erdoğan’ın büyük girişimleriyle, gayretleriyle, bir tahıl koridoru açılmasıyla ve birleşmiş milletler gözetiminde Ukrayna tahılının şuanda gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelere götürülmesi noktasında büyük bir çaba sarf etti. Bu bağlamda tabi ki kara propagandaya devam etti Rusya. Ukrayna’dan çıkartılan tahılın gelişmekte olan veya gelişmemiş olan ülkelere değil Avrupa’ya ve gelişmiş ülkelere gönderildiği konusunda kara propaganda yaptı. Ama bu kesinlik doğruyu göstermiyor, doğruyu yansıtmamakta ve bu yarısından fazla görünümü bu tahılın, şuanda gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelere saymış olduğumuz Uganda, Etiyopya ve diğer o coğrafyalarda açlık sıkıntısı yaşayan, kıtlık sıkıntısı yaşamak durumunda kalan nüfusa gitti. Bunun sağlanması noktasında kesinlikle Sayın Erdoğan’ın katkıları elbette yadsınamaz ve herkesin takdir ettiği Avrupa dâhil tüm dünyanın takdir ettiği bir katkıdır.
SEYHAN SOYLU: Sizce büyükelçi Tayyip Erdoğan bir dünya lideri mi? Ortadoğu’yu Avrupa’ya karşı temsil eden adam mı? Bir milyar iki yüz milyon Müslüman ülkelerin, Müslümanlar onu sembolik olarak görüyor. Diyorlar ki bizim liderimiz Erdoğan diyor. Türkiye Cumhuriyetleri üç yüz elli milyon nüfusu Erdoğan liderimiz diyor. Dünya Erdoğan’ı dünya liderleri arasında kabul ediyor mu?
THERESA CUTAJAR: Bu noktada Sayın Erdoğan tabi ki öncelikle başbakan olarak göreve başlamış ve şuanda cumhurbaşkanı olarak göreve devam etmekte 20 yılı aşkın bir süredir. Ve kendisinden sonra gelen liderleri bile şu anda aynı masa etrafında toplayabilmektedir. Dünyanın en önemli sorunları açlık gibi, iklim krizi gibi ve bölgesel çatışmaların söndürülmesi ve sonlandırılması gibi çok farklı konu başlıkları altında dünya liderlerini bir araya getirmeyi başarmış bir kişilik ve devlet adamı. Bununla birlikte elbette sayın eşi de Türkiye First Lady’si Emine Hanım da bildiğiniz gibi sıfır atık kampanyası başlattı. Ve kendisinin başlatmış olduğu kampanya daha sonra Birleşmiş Milletlere’ kadar yükseldi. Birleşmiş Milletler kanadında ses getirdi ve bir Birleşmiş Milletler Programı olarak devam ettirilmek.
SEYHAN SOYLU: Türkiye Cumhuriyeti First Lady’si Emine Hanım başlatmış olduğu bir kampanya Birleşmiş Milletler tarafından kabul mü gördü?
THERESA CUTAJAR: Evet bu kesinlikle böyle. Birleşmiş Milletler kanadında kendisinin başlatmış olduğu program kabul edildi. Çünkü bu çok kutunun dışında düşünme şekliydi. Alışılagelmiş düşünme şeklinden farklıydı, çünkü kendisi hiçbir şeyin atık olmadığını ortaya koydu. Daha sonra Türkiye Cumhuriyeti First Lady’si kendi konutunda bizlere bir yemek düzenlemişti, orada da kendi mutfağına davet ettiler bizi oradaki şefleri bizlere hazırladıkları yemeklerin de kullandıkları malzemeler hiçbir parçasını hatta soymuş oldukları sebzelerin kabuklarına varana kadar her birinin kullanıldığını, farklı farklı noktalarda nasıl tekrar kullanıldığını bizlere gösterdi. Bu bizim özellikle gelişmiş ülkeler nitelendirdiğimiz ülkelerde unutulmuş bir kavramdı. Ve gelişmiş ülkelerde gıdaların çok büyük bir kısmı israf edilmekte ve bu bağlamda son derece farklı bir bakış açısı getirildi ve israf edilmemesi gerektiğini ve artık çok çok farklı amaçlarla bağırmak üzere kullanılabileceğini gösterdi. Bu gibi katma değerler olduğundan dolayı BM’de kabul gördü.
SEYHAN SOYLU: Şu anda Türkiye’deki seyircilerimizin bile bilmediği bir şey. Ben bir yerde bir makalede okumuştum bunu. Bunu sizin ağzınızdan duymak çok önemli. Türkiye Cumhuriyeti’nin First Lady’sinin projesinin BM’de kabul görmesi ve bunu dünyaya angaje edilmesi müthiş bir şey. Bunu dile getirdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Çünkü Emine hanımın benim için farklı ayrıca bir yeri vardır.
Malta 316 kilometrekare, 2 tanesinde yaşam bile çok az. Toplamda 5 ama 3’ünde yaşam olmuş olduğu küçük bir ada ülkesi. Ama bu kadar hem Avrupa’da etken hem de dünya tarafından turizmde çok öncelikli, dünyada en fazla seyahat edilmesi gerekenler listesinde olan 20 ülkeden biri. Bunu nasıl başardınız? Nüfusunun üç misli beş misli turist alıyor. Bu çok büyük bir başarı. Bunun sırrı ne?
THERESA CUTAJAR: Aslında ülkemin bu şekilde popüler olmasının arkasında yatan sebep tamamen bir medeniyetler geçişinin üzerinde olması. Tarihte medeniyetlerin her hareketliliğinde her yürüyüşünde bizim adalarımızdan Malta Ada’sından ve adalar grubundan geçmiş olması ve medeniyetlerini orada bırakmış olmaları. Gerçekten son derece medeniyet açısından hatta tarih öncesi dönemlere kadar çok geniş bir yelpazeye sahip bir ülke. Küçücük bir ülke olmamıza rağmen ve bir bakarsınız barok çağından tutun da en eski dönemlere kadar hem mimarisi hem de yapılarıyla bir açık hava müzesi konumunda ülkemizin geneli bu şekilde. Her bir ülke, her bir ulus ve her bir medeniyetin geçiş yolu üzerinde olduğundan hemen hemen her hafta ülkemizde bir festival var, bir bayram var. Bu yüzden her hafta kutlanacak bir şeyler var. Mesela geleneksel olarak her hafta havai fişek gösterileri düzenlenir çeşitli sebeplerle. Bu da bizim ülkemizin kültürel zenginliğini ortaya koymakta. Ve yine Türkiye’de neolitik dönemlerden kalma şu anda Karatepe ve Göbekli Tepe gibi yapılanmalar var. Aynısı bizim ülkemizde de benzer dönemlere ait yapılar var. Yani Malta tarih öncesi dönemler boyunca her daim medeniyetlerin geçiş noktasında olmuş ve bu sebeple de her daim bir uğrak nokta olmuştur. Bugüne kadar hep Avrupalıydı yakın bir geçmişe kadar yani gelen turistler. Ama son dönemlerde özellikle Kuzey Amerika’dan olsun, Asya ülkelerinden olsun gelen turist sayısında muazzam artış göstermekte. Bu da Malta’nın bir tatil yeri olarak, bir tatil destinasyonu olarak ününün Avrupa dışına çıktığını, dünyaya açıldığının açık bir göstergesidir.
SEYHAN SOYLU: Yılda kaç turist ağırlıyorsunuz?
THERESA CUTAJAR: Nüfusumuzun 6 katı turist ağırlıyoruz. Toplamda 3 milyondan fazla turist geliyor.
SEYHAN SOYLU: Ben ülkenizi iki kez ziyaret ettim. Ülkenizde çok şık otellerde kaldım. Gezdim. Adım adım gezdim. Çok şehrinize gittim. Bir kere bayıldım ülkenize çok keyifli çok müthiş bir yer. İnsanlarınız çok sıcak, renk, din, cinsiyet ayırma yok, hayvanlara karşı inanılmaz hassassınız, acayip keyifli bir ülke. Ülkenize yurt dışından gelenler gitmek istemiyor olabilir, çünkü 500 bin nüfusunuz var. Ama dışarıdan bir o kadar da yaşayan var. Malta’da bir milyon insanın yarısı yabancı yarısı Maltalı. Malta’nın dünyadaki toplam nüfusu nedir?
THERESA CUTAJAR: Kesinlikle bu konuda haklısınız size katılıyorum. Her şeyden önce ülkemiz için bu söylemiş olduğunuz nazik cümlelerden dolayı teşekkür ederim. Bizler ülkemizin dışında Maltalıların nüfusu kendi ülkemizde yaşayan nüfusun neredeyse 3 katı. 1,5 milyon civarında diasporada olan Maltalılar bulunmakta. Özellikle Amerika’da, Kanada’da ve Avustralya’da hatta Türkiye’de de Maltalılar bulunmakta. İzmir’de kuşaklar öncesinden Türkiye’ye gelip şuanda Maltalı olduklarının bile bilincinde olmayan bazı Maltalılar var diyeyim sizlere. Son derece farklı farklı dilleri konuşabilen İngilizce, Almanca, Fransızca, yunanca, Türkçe ama Maltaca konuşamayan bir Maltalı grubumuz da var. Ben onların Maltalı olduklarını adlarından ve soyadlarından çıkartıyorum. Mesela zaman zaman bize de yazıyorlar davet ediyorlar kendileri ile buluşabiliyoruz İzmir’de. Evet, biz Maltalılar dünyanın her tarafına yayılmış durumdayız ve nüfusumuz kendi ülkemize oranla 3 kat daha fazla.
SEYHAN SOYLU: Osmanlı zamanında padişahlar yeniçeriye Malta’dan çok asker almışlar. O tarihte devşirme olarak yaklaşık 15-20 bin Maltalı almışlar. Bu çok önemli bir rakam. Daha sonra onlar Müslüman olmuşlar, Hristiyan olarak kalmışlar ama yeniçerinin içerisinde görev almışlar. Önemli komutanlar da var Maltalı.
Ama bu kadar almasına rağmen sayım büyükelçi yeniçerinin içerisine sokmalarına rağmen çok enteresan Malta’yı alamamışlar. Almadılar mı? Alamadılar mı? Veya Maltalılar çok zeki, ilişkileri o zaman da çok iyi kurarak ne Roma’ya ne Bizans’a ne de Osmanlı’ya teslim etmişler. Çok ilginç çok enteresan bir ülkesiniz. Malta’yı teslim etmemişsiniz. Asker vermişler ama teslim etmemişler. Bu Maltalıların şövalye savaşçı olduğundan mı çok zeki olduğundan mı?
THERESA CUTAJAR: Aslında bu biraz da kaderin işi, şanslıydık da diyebiliriz. Osmanlı tarafındaki Osmanlı’nın Malta’yı kuşatması noktasında şanslıydık da diyebiliriz, kader bizden yanaydı da diyebiliriz. Çünkü dönemin padişahı Kanuni Sultan Süleyman açık bir emir veriyor. Diyor ki “Lütfen Turgut Reis oraya ulaşmadan kuşatmayı başlatmayın.” Ama öncü denizci birliklere ya bu mesaj ulaşmıyor ya da bir şekilde riayet edilmiyor. Ve tabi ki Turgut Reis Malta’yı avucunun içi gibi bilen en zayıf noktalarını bilen bir kişi. Kanuni Sultan Süleyman o yüzden bu şekilde diyor. Ama giden öncü birlikler bunu bilmedikleri için tutup Malta’yı en güvenli en sağlam kalesinden saldırmaya çalışıyor, deniz kenarından ve büyük zayiat veriyor dolayısıyla. Çünkü Turgut Reis gelmiş olsaydı adanın öteki tarafından en zayıf noktadan saldırılması gerektiğini biliyordu. Kanuni Sultan Süleyman o yüzden demişti Turgut Reis gelmeden saldırmayın diye. Ve bir de anlamadıkları bir şey o zamanlarda Sisilya ikili bir yönetim vardı, İspanyollar ve Fransızlar oradaydı. İspanyollar destek gönderiyor ve birlikler desteklerin geldiğini görünce arkası kesilmeyecek diye düşünerek oradan ayrılıyorlar.
SEYHAN SOYLU: 200 İspanyol askeri varmış. Maltalılar inanılmaz zekiler. 200 askerle Osmanlının en önemli donanması. Ben size bir şey söyleyeyim mi? Kesinlikle almaya da imkân yok öyle bir heybetli ki Valetta’nın kalesi aman Allah’ım bir bakıyorsunuz çok ihtişamlı ama arka taraflarında köylerden girile bilinirdi. Çünkü arka tarafları boş. Ama kalenin olduğu yer çok önemli zırhlar ve yer altından kanallar var denize açılan ben gezdim.
THERESA CUTAJAR: şu anda görmüş olduğumuz hali Osmanlı işgalinden sonra güçlendirilmiş hali. Fransız şövalye Lavaletta tarafından çünkü o zamanlar ikili bir yapı vardı. Önce çıkabilecekleri bir nokta ondan sonra oradan konuşlanıp saldırabilecekleri pozisyon veriyordu orası. Lavalette böyle bir pozisyon vermesin diye tamamen güçlendirelim ki alınamasın diyerek Osmanlının Malta’yı işgal denemesinden sonra yapılmış halini görüyorsunuz şu anda oranın. Önceden o kadar güçlü ve kuvvetli değildi ama yine de o dönemin şartlarına göre alınması çok zor noktaydı.
SEYHAN SOYLU: Şu anda çok heybetli duruyor.
Eğitimde müthişsiniz. Şuanda on binlerce öğrenci eğitim veriyorsunuz. Online veya birebir orada. Eğitimle ilgili son 20 yıl içerisinde resmen bir reform yaptınız. İnanılmaz. Dünyanın çeşitli ülkelerinden Ortadoğu’dan, Kuveyt’ten, Katar’dan, Suudi Arabistan’dan, Avrupa’dan, Balkanlar’dan, Türkiye’den, dünyadan birçok ülkeden insanlar Malta’da eğitim görüyor. Nasıl bu eğitim reformu yaptınız?
THERESA CUTAJAR: Burada şunu da söylemekte fayda var her şeyden önce ülkemiz doğal kaynakları olmayan bir ülke. Bu yüzden akıllı bir yatırım yaparak tüm yatırımını insanına yapmış olan bir ülke ve en başta da eğitimine yapmış bir ülke ve bu yüzden kuşaktan kuşağa aktarılan bir eğitim bilinci bulunmakta Malta’da ve üniversitemiz çok köklü bir üniversite 100 yıllara dayanan bir geçmişi bulunmakta. Köklü bir eğitim geçmişi bulunmakta. Diğer yandan şunu da söylemekte fayda var Malta Türkiye gibi Lizbon Sözleşmesi’nin bir parçası. Bildiğiniz gibi Lizbon sözleşmesi yükseköğretimde öğretimin karşılıklı kabulüne yönelik olan ve kredilerin bir ülkede kazanılan, yükseköğretim kredilerinin bir başka ülkede geçerlilik göstermesi ve tanınmasına yönelik bir uluslararası sözleşme. Hem Türkiye hem de Malta bu sözleşmenin birer tarafı. Yani Malta’da her hangi bir alanda eğitim gören bir Türk öğrenci buraya gelip YÖK’de bunu, tüm ülkedeki bir üniversitede eğitimini almış gibi hem tanınırlığı hem de geçerliliği alabilir.
SEYHAN SOYLU: Denkliği var mı?
THERESA CUTAJAR: Evet. Denklik var. Kesinlikle
SEYHAN SOYLU: Şu anda aldığınız 3 milyon turistin ne kadarı Türk? Ne kadar Malta’yı Türk ziyaret ediyor? Ne kadar Maltalı Türkiye’ye geliyor?
THERESA CUTAJAR: Kesinlikle Malta’dan Türkiye’ye gelen özellikle Antalya, Kapadokya, İzmir, İstanbul ve çeşitli yerlerde tatilini geçiren Maltalılarımız var. Hem kültür turizmi hem de tarih turizmi için Türkiye’ye gelen Maltalılar var. Hatta belki garip gelecektir sadece Galatasaray - Fenerbahçe derbisini izlemek için bile Türkiye’ye gelen Maltalılar var. Mesela benim arkadaşlarım, ben Ankara’dayım beni ziyaret etmeye gelmiyorlar da Galatasaray- Fenerbahçe derbisini izlemeye geliyorlar. Futbol fanatikleri arkadaşlarım var buraya geliyorlar. Ve bunu tersi tarafından da tabi ki Türkiye’den Malta’ya tatilini geçirmek için yoğun bir Türk nüfus var. Tabi ki rakamlar ve istatistikleri aklımda değil şu an itibariyle onları daha sonra isterseniz paylaşabilirim. Bunların yanında yılda 2000 öğrenci Türkiye’den Malta’ya dil öğrenmek için gidiyorlar. Çünkü ülkemizde üst düzey bir İngilizce eğitim veren kurum ve kuruluşlar bulunmakta. İngilizce eğitimini Malta’da alıyorlar. Şunu söylemeden geçemeyeceğim haftada 14 tane uçuş var Türkiye’den Malta’ya ama ne zaman bir bilet almaya kalksam her zaman tamamen dolu olduğunu görüyorsunuz. Bu belki ele alınması ve arttırılması gereken bir gerçek olabilir bu uçuş sayıları ve sıklığı.
SEYHAN SOYLU: Ticaret hacmimiz ne kadar? Malta ile Türkiye arasındaki ticaret hacmimiz ne? Yeterli görüyor musunuz? Malta şirketleri var mı? Yani Türkiye’de ünlü Malta şirketleri burada iş yeri, şube açtılar mı? Türkler Malta’da Valetta’da veya başka şehirlerde şubeler açmış oldukları yerler var mı? Yani ikili ticari ilişkilerde Türk ve Malta firmaları birbiriyle iyi match oldular mı? Çok popülerler var mı aralarında?
THERESA CUTAJAR: İki ülke arasındaki ticaret hacmi, özellikle Türkiye lehine çok büyük bir ilerleme kaydetmekte. Türkiye’de şu andan daha doğrusu Malta’daki limanların büyük bir bölümü Türkiye’den gelen işletmeciler tarafından işletilmekte, aynı zamanda deniz seferleri, cruise hatları yani deniz yolculuğu hatları ve deniz turizm hatları aynı zamanda da Türk işletmeciler tarafından işletilmekte. Ve bunun yanında aynı şekilde Türk inşaat firmaları çok önemli alt yapı projelerini yönetmekte, oteller inşa etmekte. Bunun da ötesinde ve şu anda bildiğiniz gibi Malta’da en çok duyduğunuz yer gemi mandırasıyla duyarsınız.
SEYHAN SOYLU: Burayı kesinlikle ben anladım. Diyor ki Panama ile bizi bir tutmayın bizimki uluslararası bizim vermiş olduğumuz sertifikalar veya tanımış olduğumuz bir bayrak uluslararası statüde kabul ediliyor.
THERESA CUTAJAR: Kesinlikle. Bizler çok yüksek standartlı bir gemi tescili sağlıyoruz. Panama ve diğerleri sadece uygunluk standardı diye kabul ediliyor. Sadece günü kurtaracak olduğunu ama biz çok yüksek standart hatta bizdeki gemi tescil fiyatları geminin yaşı arttıkça fiyatta artar. Çünkü kendi portföyümüzde en genç en yeni gemilerin yer almasını isteriz, her zaman en dayanıklı, en ticarete uygun olmalarını sağlamak amacıyla fiyatlandırmamız bile farklıdır.
SEYHAN SOYLU: Bunların içerisinde %5’i Maltalı.
THERESA CUTAJAR: Kesinlikle şu gerçek Malta bandıralı olması bir gemiye aynı zamanda kolaylık ve ayrıcalık sağlıyor. Malta bandıralı olduğunda her şeyden önce bir güvenlik koridoru oluşturuyor ve güvenlik algısı oluşturuyor. Çok uluslu finans kuruluşları ve uluslararası finans kuruluşları kendi verecekleri gemi şirketlerine ve ticaret şirketlerine verecek oldukları kredilerde kullanılacak olan gemilerin Malta bandıralı olmasına bir şart koşarlar. Bunun sebebi sadece Malta tescilinin güvenirliliği değil aynı zamanda bizim kendi iç hukukumuzun bir parçası olarak her hangi bir iflas durumunda öncelikli olarak karşı müşterinin olan borçlarının kapatılması ön planda olduğundan ve müşteri memnuniyeti çıkarıldığından bu bizim malta bandıralı bir gemiye sahip olmayı avantajlı hale getiriyor. Bir de tabi en önemli bahsetmemiz gereken bir diğer husus da kabotaj hakkı. Kabotaj hakkı bildiğiniz üzere bir ülke bizim malta bandıralı olduğu zaman bir gemi; mesela Türkiye Hollanda arasında veya Türkiye Avrupa’nın her hangi limanı arasında bir gemi Türkiye’ye gelip gitme zorunda olmadan ve Avrupa birliği üyeleri arasında da gemi taşımacılığı yapabilmekte. Yoksa mesela Malta bandıralı olmaması başka ülke bir bandıra taşıması durumunda yükünü limandan alacak Türkiye’ye dökecek ve oradan geriye boş gitmek zorundadır. Ama Malta bandıralıyla bunu ortadan kaldırıyor ve limanlar arasında bir yerden yükünü boşaltıp oradan başka bir yük alarak öbür tarafa götürebilir. Yani bu şekilde dolu gidip dolu gelme imkânına sahip oluyorlar.
SEYHAN SOYLU: Büyükelçi sizin bile bilmediğiniz bir şey söylemek istiyorum. Bana göre bilmiyorsunuz. Sizin belki gözden kaçırmış olduğunuz bir bilgi size aktarmak istiyorum. İsrail gemicilikte dünyada 7.sırada, dünyanın da bu adamlar patronu ama İsrail bayrağını gemilerinde tercih değil de Malta bayrağını tercih eden 800’e yakın bayrağınızı taşıyan İsrail patronlu gemi, tekne varmış bilginiz olsun. Yani kendilerini Malta bayrağı altında güvencede hissediyorlar, güvenilir hissediyorlar. Gemicilikte geldiğiniz seviye bu.
THERESA CUTAJAR: Burada ben özellikle Türkiye’ye gelmeden önce gemicilikle ilgili faaliyetlerin çok da farkında değildim. Ancak Türkiye’ye geldikten sonra malta bandıralı gemilerin sağlamış olduğu hizmetlerle ilgili, bu malta bandırasının sağlamış olduğu hizmetlerle ilgili çok daha üst düzey yükümlülük ve sorumluluk almak durumunda kaldım. Hatta çalışmamızın bir parçası olarak şu anda 7/24 Türkiye’deki malta bandıralı gemi sahiplerine ve işletmecilerine erişe bilirlik sağladık. Hatta daha dün bir e-mail geldi bana, Türkiye’deki bir Malta bandıralı geminin başka bir yere transferi ile ilgili ve 24 saatten daha kısa bir sürede bütün ilgili belgeleri hazırlatılarak söz konusu işlemi tamamladık. Yani bizler dediğimiz gibi dünyanın en önde gelen gemi tescil ülkesi olarak ve tercih edilen bir ülke olarak her daim gemi işletmelerine ve deniz ticareti yapan şirketlerin hizmetine amadeyiz. Hem büyükelçilik olarak hem de ülke olarak katma değerli bir hizmet sunabilmeleri için.
SEYHAN SOYLU: Bu konuda daha önce yani insanların tercih etmiş olduğu Avrupa ülkelerinde gemilerin bandırası konusunda tercihen 1 numarada Yunanistan Girit Adası’nda yapıyorlarmış bundan 20 yıl önceye kadar. Fakat son 10 yıl içerisinde Malta bu konuda dünyada bir hayli yükseğe çıkmış.
THERESA CUTAJAR: Evet burada son derece haklısınız. Bizim daha önceden de bahsettiğimiz gibi Malta bandırasını ortaya koyarken her şeyden önce kalitesiyle, sağladığı güvenle, etkinlik hizmetleriyle, hızlı hizmetle bağdaşık olarak piyasaya çıktık. Bu bağlamda haklısınız Yunan bandırası taşıyan; hatta sadece bu arada şunu söylemeyi unuttum. Türkiye değil Malta bandırasını taşıyan gemiler dünyanın her yerinde bu şekilde, hatta Yunan bandırasını taşımak isteyen, istemeyen Yunan işletmeciler bile gemi işletmeleri ve gemi operatörleri, deniz ticareti yapan şirketler bile şuanda Malta bandırası almaktadırlar. Bunun çeşitli sebepleri var elbette, her şeyden önce kaliteden ödün vermeyen, hizmetten ödün vermeyen ve her daim erişilebilir bir hizmet sağlıyoruz. Öbür tarafta da çok yüksek bir savunuculuk gerçekleştiriyoruz. Hem uluslararası denizcilik örgütünde IMO’da hem de Avrupa denizcilik örgütünde çok yüksek sesle dile getiriyoruz bu bandırayla ilgili hususları ve gemi tescili ile ilgili hususları. Bir de daha önce söylediğim gibi zaten her gemiyi biz tescillemiyoruz, biliyoruz her gemiyi tescillememek ülke ekonomisine zarar veren bir durum ancak bizler sadece denize uygunluğu doğrulanmış, çift güverteli, genç ve uzun yıllar kullanıma uygun gemilere bandıra veriyoruz. Son derece seçiciyiz.
SEYHAN SOYLU: Küçük bir ülke olmanıza rağmen hem güvenilir hem de sempatik geliyorsunuz. Bu yüzden zannediyorum sizi tercih ediyorlar.
THERESA CUTAJAR: Bu özelliğimiz tamamen Akdeniz’den oluşumuzdan kaynaklanıyor. Ben bunu Türkiye’de çok hissediyorum ve Türkiye’de görev yaptığım dönem boyunca en büyük ve en değerli keşfim kesinlikle Türk insanını tanımak oldu. Son derece misafirperver, son derece güleç, son derece yaklaşımcı, aynı zamanda hoş görülü bir ülke. Ben bunu tamamen bizim ortak paydaşımız olan Akdeniz’e bağlıyorum. Daha öncelerde bizler bir ada ülkesiyiz, belki başka ülkelerde ada ülkesi olan ülkelere bakıyorum onlar çok daha içine kapanık, çok daha dışa dönük olmayan kendi içlerinde bir hayat yaşıyorlar. Ama bizler Türkler gibi diğer Akdeniz ülkeleri gibi daha dışarıda olmayı seven bir milletiz. Kapı önünde olmayı seven bir milletiz, açıkta olmayı seven bir ülkeyiz ve bu da tabii ki karşılık olarak insanlara daha bağlanmayı, daha çok diyalog kurmayı ve daha fazla yaklaşmayı beraberinde getiriyor. İşte bunun yansımasını bizler en üst seviyede uluslararası ilişkilerde görüyoruz, uluslararası ticarette de görüyoruz.
SEYHAN SOYLU: Ülkenizde kadın hakları nasıl? Bana göre çok belli nasıl olduğu kadın haklarının. Türkiye gibi jeopolitik ülkede, kritik bir ülkede sizin gibi önemli bir diplomatın yer alması kadın haklarına vermiş oldukları önem ve değeri temsil ediyor.
THERESA CUTAJAR: Haklısınız. Özellikle şuanda şunu söyleyebilirim ki Malta’daki her kadın, tamamı şu ya da bu şekilde Malta ekonomisine katkıda bulunmakta ve yine aynı şekilde Maltalı kadınların her sektörde temsil edile bilinirliği son derece yüksek. Parlamentomuzda şuanda 22 tane kadın milletvekili bulunmakta ve bu %30’a tekabül etmekte, bunların 3 tanesi bakan pozisyonunda, 4 tanesi devlet bakanı pozisyonunda ve yine aynı zamanda genel sekreterlik pozisyonunda olan kadınlarımız bulunmakta.
3 bakan, 4 devlet bakanı pozisyonunda bulunmakta 22 kişinin arasında. Şuanda hem BM temsilcimiz hem AB temsilcimiz hem de Viyana temsilcimiz ve NATO temsilcimiz hepsi kadın temsilciler. 1974’te bağımsızlığını kazanmış ülke olarak şuana kadar 3. kadın cumhurbaşkanı yeni seçildi daha 7 Nisan’da göreve başlayacak ve kendisini bu vesile ile kutluyorum, görevinde de başarılar diliyorum. Bu kısa tarihinde 3 tane kadın cumhurbaşkanı seçmiş bir ülkeyiz.
SEYHAN SOYLU: Cumhurbaşkanınızın ismi nedir?
THERESA CUTAJAR: Cumhurbaşkanımızın adı Myriam Spiteri Debonoş.
SEYHAN SOYLU: Cumhurbaşkanlığı kaç yıl sizde?
THERESA CUTAJAR: 5 yıl
SEYHAN SOYLU: 2 dönem mi seçile biliniyor bizdeki gibi?
THERESA CUTAJAR: Sadece 1 dönem. Türkiye’deki cumhurbaşkanı sistemiyle Malta’daki cumhurbaşkanı sistemi an itibariyle farklı. Bizde parlamenter sistem var. O yüzden cumhurbaşkanı bizde daha sembolik bir görevde. Elbette meclisten geçen, parlamentodan geçen yasaların onay merci ve son onay merci cumhurbaşkanlığı. Ancak bunun dışında daha çok devletin uluslararası arenada temsili ile işletilen bir ülke. Türkiye’deki gibi yürütme yetkisi olan bir cumhurbaşkanı değil.
SEYHAN SOYLU: Başbakanınız kim?
THERESA CUTAJAR: Şu andaki başbakanımız eski cumhurbaşkanımızın oğlu. Kendisi fotoğrafta görmüş olduğunuz kişi.
SEYHAN SOYLU: Şu anda kendisi ne iş yapıyor?
THERESA CUTAJAR: Her halde emekliliğinin tadını çıkartıyordur.
SEYHAN SOYLU: Bizdekiler bırakmıyor da o açıdan. Bizdekiler koltuğa yapıştı mı kalıyor. Bize çok alışık gelmedi.
THERESA CUTAJAR: Kendisi son derece başarılı bir cumhurbaşkanımızdı. Eminim kendisi hala katkı sağlıyordur mevcut cumhurbaşkanlığına ve bir yandan anılarını yazıyordur.
SEYHAN SOYLU: Buradan önce nerede görevdeydiniz? Nerede görev aldınız? Nereden geldiniz? Hariciyeye nasıl girdiniz?
THERESA CUTAJAR: Uzun bir zaman önce girdim. 1992 yılında diplomasi hayatına başladım ve devamında uzun yıllar Brüksel’de yaptım. Ardışık olarak olmamakla birlikte Malta’nın AB’ye kabulü sürecinde ve sonrasında toplam 10-15 yıllık sürede Brüksel’de görev yaptım. Daha sonra Cenevre’de görev yaptım. Cenevre’de dünya ticaret örgütü ve dünya fikri mülkiyet hakları örgütünde aynı şekilde çalıştım. Üst düzey diplomat olarak ülkemi temsilen ve ülkeme döndükten sonra Hindistan Büyükelçisi olarak atandım. Hindistan Büyükelçisi olarak hem Nepal’den hem de Sri Lanka’dan sorumlu büyükelçi görevini yaptım. Biz diplomatlar dünyası son derece küçüktür. Ve daha önce Sri Lanka’da kendi görev belgemi Sri Lanka Cumhurbaşkanı’na taktim ederken orada tanışmış olduğum bir yetkili şuanda Türkiye’de Sri Lanka Büyükelçisi olarak göreve başladı.
SEYHAN SOYLU: Yarın bizim de onunla röportajımız var.
THERESA CUTAJAR: Sayın Burak Akçapar ile bu bağlamda tanışmıştım. Kendisini Hindistan’da görev yaparken tanımıştım. Ve şu anda bir bakan yardımcılığı görevi yapıyor. Biz diplomatların dünyası kesinlikle çok küçük. Bir yerde karşılaşmışsak bir başka yerde karşılaşma ihtimalimiz çok yüksek.
SEYHAN SOYLU: Acayip keyifli bir sohbetti. Ben şahsen çok keyif aldım. Zannediyorum benim gibi Türkiye’den 100 tane insanı ülkenize hayran bıraksanız yeter. Malta’yı bilmeyenlerde de çok popüler hale gelir. Biz hem Malta’yı hem de sizi çok sevdik. Koltuğunuza, makamınıza yüreğinizle çok denklemsiniz. Hem vatansever hem milliyetçi yani Malta milliyetçiliği hem Demir Lady hem de minicik bir yüreğiniz var. Sizi tanıdığıma çok sevindim.
THERESA CUTAJAR: Teşekkür ederim. Ben de güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim. Umarım bizleri keyifle seyrederler, izlerler. Umuyorum bu yapmış olduğumuz röportaj hem büyükelçiliğimiz hakkında hem de Malta açısından bilgilendirici ve keyif verici bir ülke röportajı olmuştur. Aynı zamanda bu röportajımız küçük bir pencerede açmak istiyorum, ben ve izleyicileriniz açısından çünkü gerçekten Türklerin ister turist olarak olsun, ister eğitim olarak olsun, ister kendilerini geliştirme açısından olsun iki ülkenin birbirlerine istifade edebileceği, yani ticaret anlamında olsun çok fazla yapabileceği şeyler var. Çünkü Malta’dan tüketilen her kalemde illaki bir Türk markası var. Mobilyasından tutun içeceğine, yiyeceğine, gıdasına kadar ve bu iş birliği koridoru açılsın. Hem Erasmus programının bir parçası olarak hem karşılıklı iş birliği ve dayanışma programlarının bir parçası olarak mutlaka işleyişi bu karşılıklı saygıyı iyileştirmemiz ve geliştirmemiz gerekiyor. Bu programın bu röportajın bunlara da vesile olmasını dilerim.
SEYHAN SOYLU: Ben fahri konsolos gibi röportaj yaptım. Kanımı akıttım. Sizi tanıdığıma çok sevindim. Benim için birçok büyükelçiyle röportaj yaptım, ama siz yaşlandığımda bile hafızalarımda kalacak çok değerli birisiniz.
Efendim bugün Malta’daydık. Küçücük 316 kilometrekarelik bir ada eğitim konusunda olsun, turizm konusunda olsun, uluslararası lojistik konusunda olsun birçok konuda inanılmaz dev imzaları olan 500 bin nüfuslu dünya genelinde 1,5-2 milyon nüfusu olan bir Malta’da çok şey çıktı. Her şey gönlünüzce olsun Malta Büyükelçisi’nin bugün konuğuyduk. Her şey çok keyifliydi.