Diyarbakır’da kutlanan Nevruz etkinliğine HDP’li Ahmet Türk’ün sözleri damga vurdu. Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın adını anan Türk, “Hiçbir Kürt’ün bu iktidara oy vermek gibi bir hakkı yok. Bu nevruz ve dönem Öcalan’ı özgürleştirme dönemidir. Bunu hep birlikte sağlamak için gece gündüz mücadele etmek zorundayız” dedi.
AKŞENER’DEN HDP’Lİ TÜRK’ÜN SÖZLERİNE TEPKİ
Bu açıklama kamuoyunda büyük bir tartışmanın fitilini ateşlerken partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de HDP’li Türk’ün skandal sözlerine tepki gösterdi. Akşener, “Bizim için Nevruz sevginin günüdür, katile özgürlük dilenme günü değildir” ifadelerini kullandı.
“SAYGIYI DÜŞMANLIKLA KİRLETENLER VAR”
Akşener sözlerini şöyle sürdürdü; “Ne yazık ki bugün aynı güneşin altında buluşmamızı, aynı ateşin etrafında toplanmamızı, aynı sofraya oturmamızı istemeyenler var… Güneşi gölgeleyenler, ateşi, yangına çevirenler, saygıyı, düşmanlıkla kirletenler var. Soframızdan ekmeğimizi, hanemizden bereketi, gönlümüzden, huzuru çalanlar var. Elbette görüyoruz… Yangın söndürmenin değil; yangını büyütüp, o nefret yangınından, beslenmenin peşinde olanları, elbette biliyoruz… Her fırsat bulduğumda söylüyorum. Bugün de, buradan tekrar edeceğim. İYİ Parti olarak, bizim, büyük bir hedefimiz var: Bu memleketin, her bir ferdini; bu memlekette, yaşama iradesini ve arzusunu gösteren, her bir vatandaşımızı; bir büyük, memleket sofrasına, oturtma hedefimiz var.
“BİZ ATEŞTEN GÖMLEK GİYİP ATEŞTE YÜRÜYENLERİZ”
İmreneceğimiz değil, paylaşarak doyacağımız, bir sofraya oturmanın; Kimsenin, gölgede kalmayacağı, bir güneşin altında buluşmanın; Sırt sırta vereceğimiz, bir ocağın başında, neşeyle toplanmanın; hayalini kuruyoruz. O sofranın da, o hayalin de, o hedefin de adı; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Çünkü o Cumhuriyet; Öz çocuklarına, şefkatle davranan, Her renkten çiçeğine, gözü gibi bakan, Ocağındaki ateşin, bereketi hiç sönmeyen, ana kucağıdır. Çünkü o devlet; Bahçesine, ayrık otlarını sokmayan, Nifak saçanlara, dünyayı dar eden, O ateşi, yangına çevirmeye kalkanlara, aman vermeyen, baba ocağıdır. Bu hayalimizden vazgeçmedik, asla da vazgeçmeyeceğiz. Baharı kışa çevirmek isteyenler olacak. Vazgeçmeyeceğiz. Nevruzlarda, yeniden doğuşu değil; meydanlarda, ölümü kutsayanlar olacak. Vazgeçmeyeceğiz. Öz kardeşlerimizden can yoldaşlarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. İcazetini nereden aldıkları belli olmayanların karşısında, Çanakkale’de kanlarımız üzerine ettiğimiz, o kardeşlik yeminini bozan biz olmayacağız. Varsın tipinin, boranın, yıkımın peşinde koşanlar, bildikleri yolda gitmeye devam etsinler… Kimse merak etmesin. Biz o kara kalplere, o kirli emellere, o kötü niyetlere geçit vermeyeceğiz. Çünkü biz; O birlik için kendini feda etmesini bilenleriz. Biz ateşten gömlek giyip ateşte yürüyenleriz.
“BİZİM İÇİN NEVRUZ KARDEŞLİĞİN GÜNÜDÜR, DÜŞMANLIĞIN DEĞİL”
Bizim için Nevruz, sevginin günüdür, katile özgürlük dilenme günü değildir! Bizim için Nevruz, kardeşliğin günüdür, düşmanlığın günü değildir! Bizim için Nevruz, birliğin günüdür; terörün, günü değildir! Bizim için Nevruz, bastığı toprağı, cennet vatan bilenlerin günüdür; vatanın her değerine, düşman olanların günü değildir! Ama kimsenin şüphesi olmasın. Bugünleri, hep birlikte atlatacağız. Tarihimizden ilham aldığımız, büyük kararlılıkla, güneşli baharlara, hep birlikte ulaşacağız. İYİ Parti iktidarında bahar bayramımız Nevruz’umuzu resmî tatil olarak hep birlikte kutlayacağız. O ateşin üstünden, bir büyük medeniyet olarak, hep beraber atlayacağız. Emin olun, çok az kaldı.
“İNSANLARI YOKLUĞA ALIŞTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR”
Değerli dava arkadaşlarım; “Ne mutlu bize ki…” yerine, “Maalesef ki…” diyerek, söze başladığımız, zorlu günlerden geçiyoruz. Geçtiğimiz hafta boyunca; Nice dertler, çare bekledi. Nice sorunlar, çözüm bekledi. Nice insanlar, umut bekledi. Ancak hükûmetin başı ve arkadaşları; Her zamanki gibi, yine, Sorunları çözmek yerine, sorun çıkarmayı seçti. Dertlere çare olmak yerine, dertleri çoğaltmayı seçti. Zorlukları gidermek yerine, milletimizi o sorunlara alıştırmaya çalıştı. Eskiden, çözemediklerini, yönetmeye çalışıyorlardı. Artık, onu bile yapamıyorlar. Onun için de bizi beceriksizliklerinin iş bilmezliklerinin sonuçlarına, alıştırmaya çalışıyorlar. Enflasyona alıştırmaya çalışıyorlar… Açlığa alıştırmaya çalışıyorlar… Yokluğa alıştırmaya çalışıyorlar… Acıya alıştırmaya çalışıyorlar… Felaketlere alıştırmaya çalışıyorlar… Hatta, tarihi boyunca, ölüme meydan okumuş, bu kahraman milleti ölüme bile alıştırmaya çalışıyorlar… Hayır! Alışmayacağız! Dertlere alışmak zorunda değiliz! Zorluklara alışmak zorunda değiliz! Acılara alışmak zorunda değiliz! “AK Parti’de adamın yoksa, kadroya giremezsin.” diyorlar. “AK Parti’de adamın yoksa, yardım bekleyemezsin.” diyorlar. “AK Parti’de adamın yoksa, çadır bile bulamazsın.” diyorlar öyle mi? Hadi oradan be! Hadi oradan! Ülkemizde hiç ama hiç kimse bu çarpık düzene alışmak zorunda değil! Bu vasatlığa, bu çürümüşlüğe, alışmak zorunda değil! Bu adaletsizliğe, bu haksızlığa, ve bu vicdansızlığa, alışmak zorunda değil! Çünkü bu ülkenin insanları ahlaksızlık, yolsuzluk değil, çalmayan çaldırmayan siyasetçiler istiyor!
“KİMSE KUSURA BAKMASIN, DİMDİK DURMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
İktidarın bizi alıştırmak istediği konulardan biri de rafa kaldırdıkları İstanbul Sözleşmesi… Hatırlayın: Kirli bir zihniyetin dolduruşuna gelip bir gece aniden İstanbul Sözleşmesi’ni yırtıp attılar. Kendi imzaladıkları sözleşmeyi, kendileri reddettiler. Üstelik, uluslararası bir sözleşmeden, meclis kararı olmadan, hukuksuzca çıkmak istediler. Sonra da oturup, bizim buna alışmamızı beklediler. Sözleşmeye, türlü türlü, kılıflar uydurup, bu hukuksuz ve vicdansız kararı, normalleştirmeye çalıştılar. Biz buna hiçbir zaman, izin vermedik. Emin olun ki; Bundan sonra da izin vermeyeceğiz! Sandılar ki, biz, İstanbul Sözleşmesi’ni savunurken; sadece bir sözleşmeyi savunduk… Sandılar ki, biz, kadınların can güvenliği derken; sadece kadınları koruduk… Oysa ki, biz; Kardeşi, eşi, dostu, birbirine düşürmek isteyen, bir çirkinliğe karşı durduk. İnsanlığını kaybetmiş, kadınları düşman gören, kirli bir zihniyete karşı durduk. Kadınların hayatından verilen bir tavize, karşı durduk. Ve kimse kusura bakmasın, dimdik durmaya da devam edeceğiz!
“6284’ÜN TARTIŞILMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ”
Bugün geldiğimiz noktada görüyoruz ki iktidarın İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarak açtığı yolun sonu artık kadınların hayatını etkileyecek, yeni tartışmalara çıkıyor. 6284 sayılı, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, bugün, “birileri” tarafından, tartışmaya açılıyor. Ancak, artık bu durumdan rahatsız olan sadece biz değiliz. Bizzat AK Parti’de siyaset yapan kadınlar da rahatsız… AK Parti’nin Aile Bakanı bile, o koltukta otururken böylesine ucube bir tartışmayı millete açıklayamayacaklarını biliyor. AK Parti’nin grup başkanvekili bile bu tartışmadan duyduğu rahatsızlığı, dile getiriyor. Hatta, “6284 kırmızı çizgimiz” dediği için hedef hâline getirildiğini bunun esas sebebinin de, kadın olmasından kaynaklandığını eğer konuşan bir erkek olsaydı, sorun olmayacağını söylüyor. Evet, doğrudur. Tıpkı, bu ülkede yaşayan, her kadın gibi… Tıpkı, bu ülkede konuşan, her kadın gibi… Tıpkı bu ülkede doğruları savunan, her kadın gibi Sayın Özlem Zengin de yaşadığı çirkinlikleri kadın olduğu için yaşıyor. Evet, ideolojisi, hayat tarzı ne olursa olsun bu ülkede konuşan kadınlar sevilmiyor. Korkmayan, susmayan inandıklarını savunan, yılmayan, pes etmeyen Ve inatla doğruları konuşmaktan, vazgeçmeyen kadınlar, mobinge, linçe, tacize uğruyor… Biz bu iki yüzlülüğün farkındayız. Sadece kadın olduğumuz için söylediklerimizin, birilerini rahatsız ettiğinin farkındayız. Sadece kadın olduğumuz için; tepkilerimizin, sindiremediklerinin farkındayız. Sadece kadın olduğumuz için; dayatmalara, razı gelmemiz gerektiğini düşünenler olduğunun da, elbette farkındayız. Ama razı olmayacağız! Susmayacağız! Pes etmeyeceğiz! İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını kabul etmediğimiz gibi 6284’ün tartışılmasına da izin vermeyeceğiz!
“ÖZLEM HANIMLA OMUZ OMUZA DURACAĞIZ”
Görüşlerimiz, düşüncelerimiz, ne kadar farklı olursa olsun, mesele kadınların davası olduğunda, Özlem Hanım’la da, elbette, amasız, fakatsız, omuz omuza duracağız. Emin olun ki 14 Mayıs’tan sonra da İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayacak ve uygulatacağız! Kadınlarla beraber güçlenen Türkiye’yi, herkesle tanıştıracağız! Yaşayan kadınlarla, özgürleşen kadınlarla, konuşan kadınlarla, Cumhuriyetimizin yeni asrında, tarih yazacağız!”
SPOR
2 gün önceYAŞAM
3 gün önceGÜNDEM
3 gün öncePOLİTİKA
3 gün önceMAGAZİN
3 gün önceEKONOMİ
3 gün önceMAGAZİN
3 gün önce