DOLAR

34,5723

0.14%
EURO

36,1743

-0.18%
ALTIN(gr)

2.982,81

0,71%
BİST 100

%
Fırsatlar kaçtı mı? İnşallah kaçmamıştır

Fırsatlar kaçtı mı? İnşallah kaçmamıştır

ABONE OL
Kasım 11, 2021 00:36
Fırsatlar kaçtı mı? İnşallah kaçmamıştır
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Aylardır heyecanla beklenen COP 26 Glasgow’da toplandı ve halen devam ediyor ama şu ana kadar arzulanan sonuçların ortaya çıktığı konusunda şüpheler var. Eğer bu şüpheler doğruysa, bu dünya için çok önemli bir fırsatın kaçırıldığı ve tehlikeli bir yola girildiği anlamına geliyor.

“Dağ fare doğurdu” diyenlerden biri iklim aktivisti Greta Thunberg’di. COP26’nın tam bir başarısızlık olduğunu düşünüyor. Ona göre olay tamamen liderlerin şatafatlı konuşmalar yaptığı ve süslü taahhütlerde bulunduğu bir PR yani halkla ilişkiler faaliyetine dönüştü. Oysa perde arkasında kuzey yarımküredeki ülkelerin hükümetleri küresel ısınmayı önleyecek ve tersine çevirecek etkili adımları atmaya bir türlü yanaşmıyorlar.

Bu arada COP 26’yı COP 15’e benzetenler oldu. COP 15, 2009 yılında Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da yapılmıştı ve hala tipik bir başarısızlık örneği olarak gösterilir. Beklenti büyüktü ama çıkan sonuç çok küçüktü. Kopenhag’daki konferansta, karbon emisyonlarını sınırlanması ve iklim değişikliği ile mücadelenin finansmanın sağlanması gibi iki önemli konuda bir sonuca varılması bekleniyordu. Hatta, 1997 yılında Kyoto’da yapılan COP 3’te oluşturulan Kyoto protokolünün yerini alacak bir anlaşmanın ortaya çıkabileceği beklentisi bile vardı. Olmadı. Beklentiler gerçekleşmedi. Oysa Kopenhag’da etkili bir sonuç elde edilebilseydi bugün çok farklı bir noktada olabilirdik.

Kapsayıcı olacağı söylenen Glasgow’da iklim değişikliğine neden olanların sesleri duyulurken küresel ısınmadan en fazla zarar görenlerin sesleri pek duyulamaması bir eksiklik olabilir. Ben de Glasgow’da dünyanın kurtarıldığına inanmasam da Greta kadar kötümser değilim.

Glasgow’da hiç mi iyi bir şeyler olmadı? Oldu. Mesela, ormansızlaştırmanın önlenmesi ve tersine çevrilmesi konusunda güçlü taahhütler alındı. Sera gazlarının en tehlikelisi olan metan salımının 2030 yılına kadar yüzde 30 azaltılması için anlaşmaya varıldı. Fosil yakıtlar arasında karbon içeriği en fazla olan kömüre dayalı enerji üretiminin kademeli olarak azaltılması için bir ittifak oluşturuldu, taahhütler alındı. Trilyonlarca doları kontrol eden birçok örgüt temiz enerjiyi destekleme konusunda anlaştı.

Küresel kirlenmenin önde gelen iki ülkesi olan Çin ve Rusya liderleri zirve için Glasgow’a gelmediler. Onun yerine yazılı ya da görüntülü mesaj göndermekle yetindiler. Ama gezegeni kirleten diğer bir sorumlu ABD tam kadro Glasgow’daydı, aktifti, 2035’e kadar yüzde 100 temiz elektrik enerjisi ve 2050’ye kadar net sıfır ve 2030’a kadar yüzde 50 daha az karbon salımı sözü verdi.

Ama nihai başarı ölçüsü atılan adımların şu anda sanayi devrimi öncesi döneme göre 1.2 dereceye ulaşan küresel ısınmayı yüzyılın sonuna kadar 1.5 derece ile sınırlandırabilecek boyutta olmasıydı. Görünen o ki henüz o noktaya ulaşılamadı. Glasgow’da verilen bütün taahhütler gerçekleşse bile küresel ısınma ancak 1.8 derece ile sınırlanabilecek. Bu da, Paris Anlaşması’nda ortaya konulan 1.5 derecenin üzerinde.

Bu arada Kopenhag benzetmesi de çok yerinde olmayabilir çünkü 2009 yılında Kopenhag’da küresel ısınma bir çevre problemi olarak görülüyordu. 12 yıl sonra Glasgow’da ise dünyayı derinden tehdit eden bir sistemik risk muamelesi yapılıyor. Bu da çok önemli bir yaklaşım farkıdır.

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r