04 Aralık 2024 Çarşamba
Ünlü iş insanı Hacı Sabancı, geçtiğimiz aylarda açılan babalık davasıyla yeniden gündemde. 2021 yılında Nazlı Kayı ile evlenen Sabancı, ‘Uzay’ isimli bir çocuğun biyolojik babası olduğu iddiasıyla mahkemeye taşındı. İstanbul Aile Mahkemesi’nde görülen davada, DNA testi yapılmasına karar verildi.
Dava dosyasına göre, Hacı Sabancı ile Fatma D.’nin tanışıklığı 14 yıl öncesine dayanıyor. İkili, sosyal medya aracılığıyla iletişim kurarak Los Angeles’ta bir otelde tatil yaptı. Bu tatilin ardından bir süre görüşmeyen taraflar, 2015 yılından itibaren zaman zaman bir araya geldi.
2019’da ilişkilerinin bozulmasının ardından Fatma D., başka biriyle evlenirken, aradan geçen yıllara rağmen Hacı Sabancı ile görüşmeye devam etti. İddiaya göre, bu süreçte Fatma D., Sabancı ile yeniden yakınlaşarak birliktelik yaşadı. Fatma D., bu ilişkinin ardından hamile kaldı ve 2021 yılında ‘Uzay’ adını verdiği bir erkek çocuğu dünyaya getirdi.
Fatma D., eski eşinin çocuğun kendisinden olmadığını iddia ederek soy bağının reddi için dava açmasının ardından, Hacı Sabancı’ya karşı da babalık davası açtı. Mahkemeye sunduğu dilekçede, 3 yaşındaki Uzay’ın daha fazla mağdur olmaması adına DNA testi talep etti.
İstanbul Aile Mahkemesi, bu talep doğrultusunda ara karar vererek Hacı Sabancı, Fatma D. ve 3 yaşındaki çocuk için Adli Tıp Kurumu’na DNA testi yapılmasına hükmetti.
Adli Tıp Kurumu’nda yapılacak testlerle, çocuğun biyolojik babasının Hacı Sabancı olup olmadığı kesinleşecek. DNA sonuçlarının mahkemeye sunulmasının ardından davanın nihai kararı verilecek.
Dava süreciyle ilgili henüz bir açıklama yapmayan Hacı Sabancı’nın, DNA sonuçları sonrasında nasıl bir tutum sergileyeceği merak konusu.
Magazin dünyasını sarsan bu gelişme, Sabancı ailesini de yakından ilgilendiriyor. Test sonuçlarının mahkemeye sunulmasıyla, çocuğun soy bağının resmi olarak belirlenmesi bekleniyor.
Türkiye gündemini sarsan Yenidoğan Çetesi soruşturmasında ikinci dalga operasyon başlatıldı. İstanbul ve Tekirdağ’da düzenlenen baskınlarda aralarında doktor, hemşire ve sağlık personelinin bulunduğu 14 kişi gözaltına alındı. Bebek ölümleri ve yasa dışı sağlık işlemleriyle bağlantılı olduğu öne sürülen çete üyeleri hakkındaki soruşturma derinleştirilerek devam ediyor.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla sabah erken saatlerde eş zamanlı operasyonlar düzenlendi. Yenidoğan Çetesi ile bağlantılı olduğu iddia edilen 16 şüpheli için yakalama kararı çıkarıldı. Operasyonda 5 doktor, 3 hemşire, 5 sağlık çalışanı ve bir sivil gözaltına alınırken, biri doktor olmak üzere iki kişi için yakalama çalışmaları sürüyor.
Yetkililer, gözaltına alınan şüphelilerin ifadelerinin alınmasının ardından adliyeye sevk edileceğini açıkladı. Operasyonun sağlık sektörüne yayılan yolsuzluk ve yasa dışı eylemleri ortaya çıkarmaya yönelik olduğu belirtildi.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan kapsamlı iddianamede, ölen 10 bebek “maktul” olarak yer alırken, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) “suçtan zarar gören” sıfatıyla dava dosyasına dahil edildi. Baş şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen için 177 yıldan 582 yıla kadar, Gıyasettin Mert Özdemir için ise 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
İddianamede ayrıca, çetenin dolandırıcılık yoluyla sağlık şirketleri ve hastaneler üzerinden haksız kazanç elde ettiği öne sürüldü. Bu kurumların kapatılması ve mal varlıklarına el konulması talep edildi.
Soruşturma sürecinde İstanbul’da 9, Tekirdağ Çorlu’da ise 1 hastanenin ruhsatı iptal edildi. Yetkililer, bu sağlık kuruluşlarının çeteye dolaylı destek sağladığına dair ciddi bulgular olduğunu ifade etti.
Yenidoğan Çetesi’nin bebek ölümlerine karıştığı iddiaları ve sağlık çalışanlarının bu suçlara dahil olduğu şüphesi, kamuoyunda derin bir üzüntü ve öfkeye neden oldu. Vatandaşlar, sağlık sisteminde güven ortamının yeniden inşa edilmesi için ciddi reform çağrısında bulundu.
Başsavcılık, soruşturmanın halen devam ettiğini ve ilerleyen süreçte yeni operasyonların yapılabileceğini açıkladı. Yetkililer, suç örgütünün tüm bağlantılarının ortaya çıkarılması ve sorumluların en ağır şekilde cezalandırılması için çalışmaların sürdüğünü belirtti.
Engelli bireylerin ve yakınlarının Özel Tüketim Vergisi’nden (ÖTV) muaf olarak otomobil alabilmesine yönelik düzenlemelerde köklü değişiklikler yapıldı. Resmi Gazete’de yayımlanan yeni yönetmelik, araç satış, devir ve tescil süreçlerini etkileyen önemli yenilikler içeriyor. Düzenleme, 1 Ocak 2025’te yürürlüğe girecek.
Yeni yönetmelik, engelli bireylerin ÖTV muafiyetiyle satın aldıkları araçların kullanımına yönelik sıkı kurallar getiriyor. İşte değişiklikler:
Vergi daireleri tarafından alınan taahhütnamelere uygun olarak, ÖTV muafiyetiyle alınan araçları kullanacak kişilerin kimlik bilgileri artık tescil kayıtlarına işlenecek. Bu sayede, istisnadan yararlanan araçların kullanımının daha sıkı bir şekilde denetlenmesi sağlanacak. Engelli bireyin bulunmadığı durumlarda aracı kullanan kişiler hakkında gerekli yasal işlemler yapılacak.
Yönetmelik kapsamındaki yeni düzenlemeler, 1 Ocak 2025 tarihinden itibaren resmen uygulanacak. Düzenlemenin, engelli bireylerin haklarını koruma ve bu muafiyetin kötüye kullanımını önleme açısından önemli bir adım olduğu belirtiliyor.
Yapılan değişiklikler, özellikle araç kullanımındaki sınırlandırmalar nedeniyle tartışmalara yol açabilir. Ancak düzenleme, ÖTV muafiyetinin amacına uygun şekilde kullanılmasını sağlamayı hedefliyor. Kamuoyunda, bu adımın engelli bireylerin haklarının korunmasına yönelik olumlu bir gelişme olduğu görüşü öne çıkıyor.
ÖTV muafiyeti, engelli araç düzenlemeleri, Resmi Gazete, e-Devlet hizmetleri, araç tescili, engelli hakları, 2025 düzenlemeleri, özel donanımlı araçlar
Kaynak:https://www.ensonhaber.com/
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Türkiye ekonomisine ilişkin çarpıcı değerlendirmeler yaptı. Fitch’in Doğu Avrupa ekonomilerine yönelik hazırladığı 2025 görünüm raporunda, Türkiye’nin ekonomi politikalarındaki iyileşmelerin piyasa algısına olumlu yansıdığı ve dış kırılganlıkların önemli ölçüde azaldığı belirtildi.
Raporda, Türkiye’nin geleneksel ekonomi politikalarına dönüş sürecinin cari açıkta azalmaya ve uluslararası rezervlerde toparlanmaya katkı sağladığı ifade edildi. Bu değişimin dış finansman ihtiyacını da dengelediğine dikkat çekildi. Fitch, Türkiye’nin bu süreçteki başarılarının piyasalarda olumlu algı yarattığını ve ekonomik istikrarı güçlendirdiğini vurguladı.
Türkiye’de yüksek enflasyonun hala temel bir sorun olduğuna değinilen raporda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)’nın 2024-2026 dönemine ilişkin enflasyon tahminlerini yukarı yönlü revize ettiği hatırlatıldı. Enflasyonu düşürmek için sıkı para politikasının önemine işaret eden Fitch, bu süreçte kademeli bir faiz indirimi planlamasının dikkatle uygulanması gerektiğini belirtti.
Fitch, sıkı para politikalarının etkisiyle 2025 yılında Türkiye’nin bütçe açığında önemli bir daralma yaşanacağını öngörüyor. Rapor, bu dönemde gelir politikalarının daha rasyonel hale gelmesiyle birlikte, ekonomik politikalarda tutarlılığın artacağını ve yatırımcı güveninin güçleneceğini işaret ediyor.
Fitch’in raporu, Türkiye’nin ekonomik yönetimindeki başarılarının, Doğu Avrupa ülkeleri için de bir referans olabileceğini vurguluyor. Raporda, “Türkiye’nin ekonomik istikrarı, bölgedeki diğer ekonomilere model olabilir” ifadesi dikkat çekti. Özellikle, enflasyonla mücadele, dış finansman kaynaklarına erişim ve para politikasına güvenin yeniden tesisi, Türkiye’nin bölge ekonomileri üzerindeki etkisini artırabilir.
Raporda, 2026 yılı için enflasyon tahminlerinin yukarı yönlü güncellenmesine rağmen, Türkiye’nin ekonomi politikalarındaki devamlılığının bu dönemde de korunmasının kritik olduğu ifade edildi. Fitch, bu süreçte istikrarın sürdürülmesinin, hem iç piyasalar hem de uluslararası yatırımcılar için önemli olduğunu belirtti.
Türkiye’nin ekonomik denge arayışının, hem kendi ekonomisi hem de bölgedeki diğer ülkeler için olumlu etkiler yaratması bekleniyor.
Kaynak:https://www.ensonhaber.com/
Son günlerde gündeme gelen Mauro Icardi’nin sözleşmesinin dondurulacağı yönündeki iddialara Galatasaray Başkanı Dursun Özbek’ten yanıt geldi. A Spor’a açıklamalarda bulunan Özbek, bu söylentilerin asılsız olduğunu belirterek Arjantinli yıldızın kulüp için taşıdığı önemi vurguladı.
Dursun Özbek, Icardi’nin hem sahada hem de taraftar nezdindeki etkisini şu sözlerle dile getirdi:
“Mauro Icardi, Galatasaray’ın sembol isimlerinden biri. Kulüp tarihimizde böyle figürler çok değerlidir. Sözleşmesinin dondurulacağı yönündeki iddialar tamamen asılsız ve Galatasaray’a zarar vermek isteyenler tarafından ortaya atılmıştır. Icardi’nin kulübümüz için ne ifade ettiği ortada.”
Mauro Icardi’nin geçtiğimiz günlerde geçirdiği ameliyat hakkında da bilgi veren Özbek, bu süreçte yıldız oyuncuyla iletişim kurmaya çalıştığını ancak kısa bir kesinti yaşandığını belirtti:
“Ameliyatı Arjantin’de gerçekleşti. Ameliyat sonrası kendisini aradım, ancak dinlendiği için telefonuna ulaşamadım. Daha sonra tekrar aramayı planlıyorum. Icardi sadece Galatasaray camiasının değil, futbol dünyasının da takdir ettiği bir isimdir.”
Özbek, sözleşme dondurma iddialarına net bir şekilde karşı çıkarak, bu tür bir kararın mümkün olmadığını ifade etti:
“Mauro Icardi gibi oyuncular dünya futbolunda nadir görülür. Hem performansı hem de kişiliğiyle büyük bir hayran kitlesi kazandı. Şampiyonluklara olan katkısı tartışılmaz. Galatasaray öyle bir kulüp ki, bu kadar sevilen ve değerli bir oyuncuya karşı vefasızlık yapmaz. Sözleşmesini dondurmak gibi bir durum asla söz konusu değil.”
Dursun Özbek’in bu açıklamaları, taraftarların endişelerini giderdi. Mauro Icardi’nin Galatasaray’daki geleceği hakkında net bir tablo çizen Özbek, Arjantinli yıldızın sahalara dönmesiyle hem takımın hem de taraftarların güçleneceğini vurguladı.
Kaynak:https://www.ensonhaber.com/