19 Aralık 2024 Perşembe
Bioenerji alanında 16 yıldır çalışmalar yürüten Sebahat Akanoğlu, Business Channel Türk TV’de katıldığı programda enerjiyi dengeleme, pozitif yaşam ve mesleğine dair önemli açıklamalarda bulundu. Akanoğlu, insanların hayatına dokunarak onların ruhsal ve fiziksel dengesini yeniden kazanmalarına yardımcı olduğunu belirtti.
1982 yılında Adana’da doğan Akanoğlu, bu sektöre annesinden aldığı ilhamla adım attığını ve yıllardır danışanlarına hizmet verdiğini aktardı. Akanoğlu, “Anneden olma bir bağ ile bu mesleğe başladım. Annem kişisel gelişim uzmanıydı. Şimdi ise bu mirası sürdürüyorum” dedi.
Hizmetlerinden bahseden Akanoğlu, bioenerji seanslarının insanlara huzur ve mutluluk verdiğini ifade etti. Seanslarında tütsü çalışmaları, kaya tuzu terapileri gibi yöntemler kullandığını belirten Akanoğlu, “Danışanlarımızın negatif enerjisini alıp pozitif bir enerjiyle gönderiyoruz. Bu hem ruhsal hem de fiziksel bir arınma sağlıyor” diye konuştu.
Bioenerji uzmanı, günlük seanslarında intihar eğiliminde olan veya zor dönemlerden geçen danışanlarını desteklediğini vurguladı. Akanoğlu, “Günde 3-4 intihar eşiğindeki kişiyi hayata döndürüyoruz. Mutsuzluk hastalığı özellikle yeni nesilde çok yaygın. Blokajlarını ve travmalarını kaldırıp onları daha mutlu bireyler olarak hayata uğurluyoruz” ifadelerini kullandı.
Mesleğin zorluklarına da değinen Akanoğlu, negatif enerjilerle çalışmanın kimi zaman fiziksel rahatsızlıklara neden olduğunu söyledi. Ancak kendi enerjisini yenileyerek daha güçlü bir şekilde işine devam ettiğini belirtti.
Sebahat Akanoğlu, gelecekte yeni şubeler açarak daha fazla insana hizmet sunmayı hedeflediğini dile getirdi. “Basamak basamak zirveye doğru ilerlemek istiyoruz” diyen Akanoğlu, manevi tatminin kendisini motive ettiğini ve bu işin ona büyük bir huzur verdiğini ifade etti.
Programın sonunda izleyicilere bir mesaj veren Akanoğlu, “Evrenselden negatif enerjileri atarak güne pozitif enerjiyle başlayın. Her gün bomba gibi bir enerjiyle kendinizi motive edin” dedi.
Sebahat Akanoğlu’nun açıklamaları, pozitif yaşam ve enerji dengeleme konusunda ilham verici bir perspektif sunarken, bu alanda daha fazla kişinin bilinçlenmesine de katkı sağladı.
https://youtu.be/vAbMt1n8Hxk
Business Channel Türk TV’nin konuğu Şifacı Emine Kış, ruhsal şifa ve kişisel gelişime dair çarpıcı açıklamalarıyla izleyicilere ilham verdi. Kendi deneyimlerinden ve profesyonel birikimlerinden yola çıkarak önemli mesajlar paylaştı.
Emine Kış, şifacılığa olan ilgisinin çocukluk yıllarından itibaren hissedildiğini belirtti. Bir kamp deneyiminde hasta bir köpeğe şifa verme çabası, onun için bir dönüm noktası olmuş. Bu süreçte negatif enerjinin kendisine aktığını fark ettiğini söyleyen Kış, şifa sanatının daha bilinçli bir yaklaşımla yapılması gerektiğine karar vererek Reiki eğitimi almaya başlamış.
Reiki Grand Master olarak 25 seviyeye ulaşan Kış, sadece enerji şifasıyla sınırlı kalmayarak tarot terapileri, nefes koçluğu ve kişisel gelişim eğitimleri de veriyor. Hem insanlara hem de hayvanlara fiziksel ve ruhsal sağlıklarını desteklemek için hizmet sunuyor.
Kış, hastalıkların genellikle duygusal durumlarla başladığına inanıyor. “Birçok hastalığın temeli, duygusal bozukluklarla oluşur. Bu nedenle hastalığı sadece fiziksel bir problem olarak görmümemek gerekir,” diyen Kış, kanser gibi ciddi rahatsızlıkları olan danışanlarının enerji şifası ve klasik tıbbın bir arada yürütülmesiyle iyileşme gösterdiğini aktardı.
Danışanlarının şifa sürecinde kendi inancının ve katılımlarının önemli olduğunu vurgulayan Kış, “Ben bir aracıyım. Asıl şifalanma, danışanın kendi isteği ve çabasıyla gerçekleşiyor,” dedi. Bu yaklaşımıyla, kişilerin kendi potansiyellerini fark etmelerine yardımcı olmanın önemine dikkat çekiyor.
Emine Kış, Ocak ayında başlatmayı planladığı kapsamılı bir eğitim programı tasarlıyor. Bu programda, bireylerin kendi öz gücünü fark etmesine yönelik teknikler ve uygulamalar sunulacak. Ayrıca 2020 yılından bu yana üzerinde çalıştığı bir kitabının yakında tamamlanmasını bekliyor. Kitap, kişinin yaşadığı acılardan öğrenerek daha gücülü bir birey olmasına rehberlik etmeyi hedefliyor.
Hayatta en zor anların, büyük dönüşümlerin başlangıcı olduğunu belirten Kış, “En dibe vurduğunuz an, yukarı çıkmanın ilk adımıdır. Pozitif düşünceyle hayatınıza mucizeleri çekebilirsiniz,” diyor. Özellikle günlük rutinlerde olumlu düşünme pratiğinin önemini vurguluyor.
Şifacı Emine Kış, programı umut dolu mesajlarla tamamladı: “Evrenin bolluk ve bereketine inanın. Her gün yeni bir başlangıçtır. Hayatınıza pozitif enerjiyi çekin ve küçük adımlarla büyük değişimler yaratın.”
Programda ele alınan konular, ruhsal şifalanma ve kişisel gelişim alanına ilgi duyan izleyiciler için önemli bilgiler sunarken, Emine Kış’ın çağırısı, herkesin kendi şifa yolculuğunda ilk adımı atmasına rehberlik ediyor.
Teknik tasarım dünyasının deneyimli ismi Sevda Fındıkçı, Business Channel Türk TV’de katıldığı programda mesleki hikayesini ve teknik tasarımın inceliklerini anlattı. Çocukluk yıllarında başlayan bu tutkunun, 30 yılı aşkın bir kariyere dönüşme sürecini paylaştı.
Sevda Fındıkçı’nın meslek serüveni, çocuk yaşlarda annesi ve anneannesinden aldığı ilhamla başladı. Anneannesinin terzilik yapması, annesinin ise kendi ördüğü kıyafetlerle evde bir moda rüzgarı estirmesi, genç Sevda’nın tasarıma olan ilgisini pekiştirdi. O dönemde, artan kumaşlardan bebeklerine kıyafetler tasarlayarak yeteneklerini geliştirdiğini belirtti.
Tekstil sektöründe uzun yıllar çalışan Fındıkçı, başlangıçta modelist yardımcısı olarak başladığı kariyerine, modelistlikten teknik tasarımcı pozisyonuna kadar uzanan bir yol çizdi. “Teknik tasarım, hem yaratıcılığı hem de teknik bilgiyi bir araya getiren bir süreçtir,” diyen Fındıkçı, bu alanda üretim aşamasındaki her detayı planlamanın önemine dikkat çekti.
Teknik tasarımın, bir modeli hayata geçirirken üretim kolaylığı ve uygulanabilirliği ön planda tuttuğunu ifade eden Fındıkçı, tasarım sürecinin 3 boyutlu bir bakış açısı gerektirdiğini söyledi. Ayrıca, farklı ülkelerin fiziksel özelliklerine ve zevklerine uygun üretim yapılmasının önemine de vurgu yaptı. Örneğin, Meksika için üretilen bir ürünün o bölgenin vücut tipine uygun tasarlanması gerektiğini belirtti.
Fındıkçı, müşteri geri bildirimlerinin ürünlerin geliştirilmesi açısından büyük bir fırsat sunduğunu ifade etti. Ancak Türkiye’de geri dönüşlerin sınırlı olduğunu, yurt dışındaki iş ortaklarının ise bu konuda daha titiz davrandığını dile getirdi. Kritiklerin kendisi için bir gelişim fırsatı olduğunu söyleyen Fındıkçı, “Övgü motive eder, ancak eleştiri bizi geliştirir,” dedi.
Teknik tasarımcı olarak bilgi birikimini yeni nesillere aktarmayı hedefleyen Fındıkçı, aynı zamanda kalıp eğitimi de verdiğini belirtti. Mesleğe başlamak isteyen gençlere, tutku ve azimle adım atmaları gerektiğini söyleyerek, “Hiçbir zaman pes etmesinler. Her adım, bir gün meyvesini verir,” diye ekledi.
Kariyerinin ilk yıllarında hazırladığı koleksiyonların defilede sergilendiği anıların kendisi için çok değerli olduğunu belirten Fındıkçı, tasarımlarını dergilerde veya vitrinlerde görmenin yorgunluğunu unutturduğunu ifade etti. “No Pain, No Gain (Emeksiz başarı olmaz)” diyerek sözlerini noktaladı.
Sevda Fındıkçı, programın sonunda gençlere ilham veren şu mesajı verdi: “Hayal kurmaktan ve üretmekten asla vazgeçmeyin. İstediğiniz başarıya ulaşmak için sabır ve azimle çalışmaya devam edin.”
Teknolojinin hayatımıza sunduğu kolaylıklar, bazen beklenmedik riskleri de beraberinde getiriyor. Günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelen akıllı saatler ve fitness takip cihazları, sağlığımızı tehdit eden gizli tehlikeler barındırabilir. Son yapılan araştırmalar, bu cihazların bilekliklerinde bulunan kimyasal maddelerin cilt yoluyla vücuda zarar verebileceğini gözler önüe seriyor.
Araştırmalara göre, çoğu akıllı saat ve fitness takip cihazı bilekliklerinde florlu sentetik kauçuk kullanılıyor. Bu malzeme, su ve ter itici özellikleri nedeniyle tercih edilse de, sağlık açısından ciddi riskler taşıyor. Özellikle perfloroheksanoik asit (PFHxA) gibi zararlı kimyasalların, cilt yoluyla vücuda geçiş yapabileceği ortaya konmuş durumda.
Scripps Araştırma Enstitüsü’nden bilim insanı Graham Peaslee, “Bu tür kimyasalların ciltle uzun süreli teması ciddi bir sorun oluşturabilir,” şeklinde uyarıyor. Araştırmacılar, farklı markalardan 22 akıllı saat ve fitness bilekliği üzerinde incelemeler yapmış ve florlu elastomer bilekliklerin tamamında flor tespit etmiştir.
Araştırma bulgularına göre, bilekliklerdeki ortalama PFHxA konsantrasyonu 800 milyar birim (ppb) civarında. Bazı örneklerde bu oran 16.000 ppb’ye kadar ulaşmış durumda. PFHxA’nın insan cildine ne kadar kolay geçiş yaptığı henüz tam olarak bilinmiyor. Ancak mevcut veriler, bu kimyasalın cilt yoluyla emilim ihtimalinin önemli bir tehdit oluşturduğuna işaret ediyor.
Uzmanlar, akıllı saat ve fitness bilekliği seçerken dikkatli olunması gerektiğini vurguluyor. Kullanıcılara daha düşük maliyetli ve silikon bazlı bileklikleri tercih etmeleri öneriliyor. Daha pahalı modellerin bazılarında flor seviyelerinin daha yüksek olduğu görülüyor, bu nedenle ürün açıklamaları dikkatle okunmalı ve “florlu elastomer” içermeyen alternatifler seçilmelidir.
Giyilebilir teknolojiler, yaşamı kolaylaştırma amacıyla tasarlansa da, sağlık üzerindeki etkileri konusunda daha fazla araştırma yapılması gerekiyor. Bilinçli bir tüketici olarak bu cihazların sağlık risklerini anlamak ve uygun seçimler yapmak, uzun vadede daha sağlıklı bir yaşam için kritik bir adım olabilir.
Kaynak: https://www.ensonhaber.com
Hukukçu Hilmiye Arslan Tan, Business Channel Türk TV’de mal rejimleri ve hukuki çözümler konusundaki önemli noktaları izleyicilerle paylaştı. Programda mal paylaşımı, kişisel mal kavramı, tasarruf hakları ve hukuki süreçlere dair birçok detay ele alındı.
Hilmiye Arslan Tan, 1 Ocak 2002 öncesinde Türkiye’de mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğunu belirtti. Bu rejime göre, evlilik sırasında edinilen mallar kimin üzerineyse onun malı olarak kabul ediliyordu. Ancak 1 Ocak 2002’den sonra mal birliği rejimine geçildi. Yeni düzenleme, evlilik sırasında edinilen tüm malların eşit paylaşılmasını esas alıyor. Bu paylaşımın gerçekleşebilmesi için tarafların farklı bir mal rejimi benimsememiş olmaları gerekiyor.
Arslan Tan, mal paylaşımının genellikle boşanma veya eşlerden birinin vefatı durumunda gündeme geldiğini ifade etti. Ancak boşanma davasının açılmış olması paylaşım için yeterli değil. Boşanmanın mahkeme kararıyla kesinleşmesi gerektiğini vurgulayan Tan, “Her boşanma davası sonuçlanmayabilir, bu nedenle paylaşım ancak boşanmanın kesinleşmesiyle gerçekleşir” dedi.
Mal paylaşımında dikkate alınacak değerlerin belirlenmesinin önemine değinen Tan, “Paylaşım fiziki duruma göre yapılır ancak hesaplamalar, mahkeme kararına en yakın tarihteki piyasa değerine göre gerçekleştirilir. Örneğin, kaba inşaat aşamasında alınmış bir gayrimenkul, boşanma sonrası tamamlanmış olsa dahi paylaşım kaba inşaat durumu baz alınarak yapılır” diye konuştu.
Arslan Tan, evlenmeden önce edinilen malların, miras yoluyla gelen taşınmazların veya kişisel mal kategorisine giren varlıkların paylaşım dışı tutulduğunu belirtti. Ancak bu mallardan elde edilen gelirlerin veya üzerlerine eklenen değerlerin paylaşıma tabi olabileceğine dikkat çekti.
Programda, bireylerin hayatta olduğu sürece mal varlıkları üzerinde serbest tasarruf hakkına sahip oldukları vurgulandı. Ancak vefattan sonra mirasçılar, muris muvazaasına dayalı olarak tapu iptal veya tenkis davası açabilir. Tan, bu davalarda satışın gerçek olup olmadığının mahkemelerce değerlendirileceğini belirtti.
Ölünceye kadar bakma sözleşmeleri konusunda da bilgi veren Tan, bu işlemlerin tapuda yapılmasının daha pratik ve düşük maliyetli olduğunu söyledi. Noter veya mahkeme huzurunda yapılan sözleşmelerin de geçerli olduğunu, ancak ek prosedürler nedeniyle daha uzun ve maliyetli bir süreç gerektirdiğini ifade etti.
Hilmiye Arslan Tan, mal paylaşım süreçlerinde hukuki prosedürlere uygun davranmanın ve muvaazalı işlemlerden kaçınmanın önemini vurguladı. Değer tespitinin güncel olması gerektiğini belirten Tan, “Birden fazla mal varlığı söz konusuysa değer tespitinin hızlı bir şekilde yapılması, sürecin sağlıklı ilerlemesi için önemlidir” dedi.
Programın sonunda izleyicilere hukuki süreçlerde uzman desteği almanın önemini hatırlatan Tan, bireylerin mal rejimleri konusunda bilinçlenmesi gerektiğini ifade etti.