2016 yılında çıkan ilk filmin devamı olarak vizyona giren Terrifier 2, birkaç haftadır vizyonda ancak aşırı şiddet içerikli sahneleri nedeniyle birçok yayın kuruluşu tarafından ‘tüm zamanların en ahlaksız filmi’ olarak adlandırılıyor ve söylenene göre film birkaç kişinin bayılmasına ve hastalanmasına neden oldu.

Filmde Palyaço Art’ın dirildiğini ve ilk filmdeki karakterlerin peşine düştüğünü görüyoruz. 250.000 dolarlık bir bütçeyle çekilen film, vizyona girdikten sonra izleyiciler tarafından kusma ve bayılma yaşamalarına sebep olduğuna dair geri dönütler aldı.

twitter.com

Daha işimiz bitmedi. Sıkı durun. Haberler yolda.

UYARI

Bu film grafik şiddet ve korkunun acımasız tasvirini içermektedir. Bununla yüzleşmeye cesareti olmayanlar, kolayca bayılanlar ya da midesi zayıf olanların ekstra dikkatli olması tavsiye edilir. Şimdiye kadar sinemalarda çok sayıda bayılma ve kusma vakası yaşandı. İzlemeye devam etmek isteyenler, biz uyarımızı yaptık.

Film, bir araba kazası sonucu başından yaralanan ve kafatasına titanyum bir plaka yerleştirilmiş bir kızı konu alıyor. Bu kız yerleştirilen plakadan sonra ise otomobillere karşı tuhaf bir biçimde ilgi duymaya başlıyor.

Yönetmen Julia Ducournau, yazım sürecini şöyle anlatıyor: ‘Trump yeni başkan seçilmişti ve dünya mutlu bir yer değildi. Gelecek ve değişikliğe kapalı bir toplum hakkında çok karamsardım. Ayrıca gerçekten açıklayamadığım bir metal ve ten arzusu hissediyordum.’

Yönetmen Julia Ducournau’nun tek mide bulandırıcı filmi Titane değil tabii. Raw kendisinin ilk filmi ve bu film de en az Titane kadar rahatsız edici.

Titane’e benzer şekilde, film ilk gösterimler sırasında agresif tepkiler aldı. 2016 Toronto Film Festivali’ndeki gösterimi sırasında sağlık görevlilerinin salona çağrılması gerekti çünkü birçok izleyici film esnasında hastalandı. Ducournau’nun kendisi bile ‘Paris’teki gösterimde arkadaşlarımdan biri bayıldı. Daha sonra özür diledim. İnsanların kendinden geçmesinin bir iltifat olduğunu düşünmüyorum. Kendimi suçlu hissediyorum!’ diyor.

Tabii yaptığı işten gurur duyanlar da var. Örneğin Goodnight, Mommy‘nin yardımcı yönetmenleri Severin Fiala ve Veronika Franz filmlerine yönelik korkmuş tepkileri duymaktan oldukça heyecan duymuşlar.

‘Filmi izlerken iki kişi bayıldı.” diyen yönetmen Fiala, filmdeki şiddete atıfta bulunuyor ve “Şu ana kadar aldığımız en iyi iltifat bu” diyor.

Görmek İçin Tıklayın

Lars Von Trier’in Antichrist filmi, küçük oğulları trajik bir kazada öldükten sonra yas tutan bir çiftin kan donduran ilişkisini detaylı bir biçimde gözler önüne seren bir film.

Bu kadarla da kalmadı. Bir Katolik grubun şikayeti üzerine yaş sınırı yükseltilene kadar film Fransa’da bir süre yasaklandı. Başlarda 16 olan yaş sınırı 18’e yükseltildi.

Salonu terk etme demişken, Irréversible filmine değinmezsek olmaz çünkü bu film Cannes Film Festivali’nde oldukça fazla kişinin salonu terk ettiği filmlerden bir tanesi.

Pek çok kişi bu hastalık hissini yönetmen Gaspar Noé’nin huzursuzluk ve kafa karışıklığı uyandırmak için özellikle tasarlanmış düşük frekanslı bir ses kullanmasına bağladı.

The Blair Witch Project de izleyicileri hasta eden filmler arasında klasikleşenlerden bir tanesi. Öyle ki filmi izleyen birçok kişi, filmi izledikten sonra paralarının iade edilmesini talep etti.

1999’da rapor edilene göre, filmin vizyona girdiği bir alışveriş merkezinde, her seans sonrası ortalama bir kişi film sonrası kendisini kötü hissettiği için para iadesi talep ediyordu.

V/H/S filmini izleyen birçok kişi de filmin gösterimi sırasında bayıldı ve bu da acil servis görevlilerinin olay yerine gelmesine neden oldu.

Bir kişinin bayıldığı ve acil servis görevlileri tarafından müdahale edildiği, ancak film bittikten sonra yapımcılarla konuşmak için geri döndüğü, bir kişiye ise mide bulantısı için müdahale edildiği bildirildi.

Saw III filminin İngiltere’deki gösterimi sırasında da ambulans defalarca arandı. BBC News’in bir makalesinde yazılana göre, bir sinema personeli, filmin gösterimi sırasında bazı kişilerin bayılması nedeniyle bir gecede üç ayrı acil servisi aramak zorunda kalmış. Ayrıca izleyenler bu filmin diğer iki filme göre daha şiddetli olduğunu da belirtmiş.

İzleyenlerin rahatsızlanması için sırf sinemada izlemesi gerekmiyor tabii. Netflix’te yayınlanan The Perfection filmi de evde izleyenleri son derece rahatsız ediyor. İki müzisyen hakkında olan film, izleyicileri şaşırtan şok edici derecede korku ve vahşet içeriyor.

Film insanların o kadar midesini bulandırıyordu ki, izlemek isteyenleri uyarmak için izleyiciler kendi deneyimlerini Twitter üzerinden paylaştılar.

İkonik The Exorcist filmi, günümüzdeki pek çok şeytan konulu filmlerin daha fikri bile ortada yokken, yayınlandığı dönemde izleyenlere kabus yaşatıyordu.

Bir çocuğun ele geçirildikten sonra son derece korkutucu, işkence eden ve bazen de terbiyesiz birine dönüştüğü bu film, korku türünde pek çok engeli yıktı ve ele geçirilme konulu filmlerin de önünü açmış oldu.

Her zaman korku türündeki filmler bu tür rahatsızlıklara sebep oluyor demek doğru olmaz çünkü dram-macera türündeki Oscar adayı 127 Hours filmini izlerken o kadar çok insan bayıldı ki Movieline (film ve dizi üzerine basılan bir dergi) bayılanların sayısını not etmeye başladı!

Nisan 2003’te güneydoğu Utah’ta izole bir kanyonda bir kayanın altında kalan Ralston’ın kurtulmak için kendi kolunu kesmesi gerekmişti.

Ancak film stüdyosu bu bilgiyi filmlerini övmek için kullanmamayı tercih etti. Filmin dağıtım şirketi Fox Searchlight’ın eşbaşkanı Stephen Gilula, ‘İnsanların bayılmamasını tercih ederim; bu bir artı değil. Filmin tanıtımına katkı sağlayacak bir durum olarak görmüyoruz.’ dedi.

The Walk filmi de gerçek bir hikayeye dayanıyor. 1974’te New York’un İkiz Kuleleri arasında yüksek bir tel üzerinde yürüyen adam Philippe Petit hakkında bir film olan The Walk o kadar gerçekçi bir şekilde izleyiciye sunuldu ki, film pek çok kişiye vertigo yaşattı.

Bir makalede belirtilene göre, Boston Yahudi Film Festivali’nin yönetim kurulu direktörü Denise Widman film için, ‘Filmin son 20 dakikasında yükseklik hissinden dolayı birkaç kez başka tarafa bakmak zorunda kaldım. Biraz rahatsız ve gergin hissettim. Karıncalanma yaşıyor ve endişe hissediyordum.’ diyor.

Son olarak, son iki film aynı yazar-yönetmenden geliyor: Quentin Tarantino.  Yönetmenin Pulp Fiction filminde öyle bir sahne var ki, bir izleyicinin bayılmasına sebep olan türden.

Amerika’nın günlük gazetes USA Today’de belirtildiği gibi, filmin New York Film Festivali galasında bu sahne yüzünden biri bayıldı ve bu da festivalin tıbbi yardım istemek için gösterimi durdurmasına neden oldu.

Reservoir Dogs filmi çok ünlü bir korku filmi yapımcısı olan Wes Craven’in dahi işkence sahnesini izlemeye dayanamayıp salonu terk etmesine neden olmuş. Yalnızca Craven değil, pek çok kişinin de bu sahnede filmi terk ettiği söyleniyor. Hatta Tarantino ‘İşkence sahnesi sırasında salonu terk edenleri saymaya başladım ve en son sayı 33’e ulaşmıştı.’ demiş.